-Bu hikayedeki karakterlerin ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.-
İdam çiçeği, Cezayir menekşesi.
Büyüleyici kokusu, rengarenk taç yapraklarıyla insanı kendine çeken bu çiçek idam mahkumlarının boynuna kolye olarak asılmasıyla nam salmış aslında. Ölümün bir diğer adıymış yani Cezayir menekşeleri.
Vücudum histeri geçirirmişçesine titremeye başlarken Umay elimde tuttuğum notu alıp okumaya başladı. Gözleri güzel bir el yazısıyla yazılmış italik harfler ve saksıda duran çiçek arasında gidip gelirken kaşları çatıldı.
Sonra annemle babama dönüp Kamil ile Barış'ın eve çiçek gönderdiğini söyledi. Arkadaşlarımın adlarını nereden bildiğini sormadım bile o an.
Annemle babamdan çıkan birkaç onay cümlesinden sonra kapının girişinde kalanlar bizdik. Koltuk değneklerimi umursamadan elimi duvara koyup ayakta kalmaya çalıştım. Yanımda duran Umay değneklerden boşa çıkan yere düşmeden önce tutup kenara kaldırdı.
Panikten soğuk soğuk terlemeye başlamıştım, nefesim sıkılaşmıştı. Balaban mor çiçeklerin bulunduğu koca saksıyı aldı ve girişteki portmantonun rafına koydu. Ellerim titremeyi durdursa bile telaşımdan tırnak etlerimi soymayı durduramıyordum.
Şimdi hepsi durmuş bana bakarken panik atak geçirmek istemiyordum, ağlamak, titremek beni çok aciz hissettiriyordu.
Umay yavaşça kolumdan tutup beni kapının sağ tarafında kalan mutfağa götürdü, salondan uzaklaşmamız adına yaptığı bu hareket için ona ne kadar teşekkür etsem azdı.
Mutfağın ortasında bulunan ada tezgaha konulmuş nota bakıyordu şimdi üçü. Ben ise yerimde duramıyordum, alçılı ayağımı umursamadan bir ileri bir geri yürüyüp duruyordum.
"Evimi nereden bulmuşlardır sizce? Bulurlar gerçi zor bir şey değil ev üstüme kayıtlı, biraz soruştursalar öğrenirler. Veya, veya Alper Feda güvenliğe gittiğinde mi gördüler, güvenlik görevlisi söylemiş olabilir mi? Çiçeği sizden birinin almayacağını da biliyorlar, siz görmüş olsaydınız kargocunun ismini alırdımız çünkü. Eve çiçek gönderen yarın bir gün arabaya bomba da koyar, keskin nişancı da tutar. Değil mi, Umay sen bilirsin, yapabilir değil mi?" hızlıca onlara döndüm yüzümü. Kafamda bin bir ihtimal dönüyordu, birinin beni onaylamasına ihtiyacım vardı.
"Balaban, Balaban! Sen bilirsin ya sapıksa? Takıntılı takipçileri olmuyor mu bu ünlülerin, onlardan biriyse? Güzel göz demiş, belki o yüzdendir."
Elimle alnıma sertçe vurdum ve devam ettim "Aptal olma Belgin o zaman neden bu çiçeği göndersin ki gül gönderir, papatya gönderir, ne bileyim orkide gönderir."
Sol gözümden bir adet yaş düşmeye başlarken ellerimi yüzüme bastırdım. Sanki böyle iyice bastırırsam parmaklarımı yüzüme, beynime ulaşabilir ve içindeki bu sesleri susturabilirdim.
Umay yavaşça bana yaklaşıp ellerimi yüzümden çekti. O olduğunu baharatlı parfümünün kokusundan anladım, hastanede de bu kokuyu almıştım üstünden. Islanmış yüzümü iki eliyle sıvazlayıp gözyaşlarımın oluşturduğu yol izlerini temizledi. Yavaşça ellerimin yüzeyini sıvazladı parmakları.
"Evet, takıntılı takipçileri olan ünlüler var Belgin ama buna karar verebilmemiz için bir çiçek yeterli değil sanki?"
Balaban gelip sırtıma ellerini koyup destek vermeye çalıştı Umay'a. "Sen hiç bir siyasetçiye saplantılı olan insan olduğunu duydun mu Belgin? Duymadın çünkü yok. Dediğin gibi evini bulmak, evde olduğunu öğrenmek çok kolay şeyler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhalif
General FictionEr meydanına hoşgeldiniz! Savaşmaya hazır mısınız? Belgin yıllarca dirsek çürüttüğü okul sıralarından sonra kendini meslek hayatına atarken aklında suikaste uğramak yoktu pek tabii. Ancak kader ağlarını ilmek ilmek işlemiş ve üstüne atmıştı işte. Me...