Annem öleli üç ay olmuştu. Ama sanki daha dün burada gibiydi. O gittikten sonra kocası Jake'in yanında kalmamam gerektiğini düşünüp Amerika'nın küçük bir kasabasına geldim. Edgartown'a. Babamın yanına; kendisi kasabanın ortasında küçük müstakil bir evde yaşıyordu, yalnızdı. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuğun ardından ve geçen yılki yaz tatilinden sonra babamı görmek bana iyi gelecekti. Ve gelmişti de. Eve yaklaştığımda onu bahçe kapısının önünde neşeli bir ruh halinde buldum. Hemen bana sarılmıştı. Ah! Ne kadar ihtiyacım vardı bu kucaklaşmaya anlatamam. Kollarını gevşetirken şefkatle yüzüme baktı. Bende ona verebileceğim en iyi gülümsemeyi verdim:
- Annen için çok üzgünüm hayatım. Haberi duyduğumda senin için çok endişelendim.
- Ben sadece bunu düşünmemeye çalışıyorum baba. Seni çok özlemişim.
- Bende seni hayatım, bende seni. Hadi içeri gel hava zaten çok soğuk ilk günlerinde hastalanmak istemezsin değil mi? Hem o zaman arkadaş da edinemezsin.
Başıma bir öpücük kondurdu, sonra içeri yürümeye başladık. Kapı açıldığı anda yüzüme sıcak bir hava çarptı. Samimiydi, babam gibi hatta annem gibiydi. Annem gibi. Keşke hala hayatta olsa ve Seattle'daki, evimizde benim için endişelenip sürekli arasaydı ve bende ona çok fazla aradığı için sinirlenseydim. Bana kızsaydı ama sonra affetseydi çünkü o hep böyle yapardı... Ben bunları düşünürken babam beni zihnimin karanlık köşelerinden çıkattı.
-Khloe? Beni duyuyor musun?
-E-evet baba ne diyordun?
-Biliyorum çok fazla şey yaşadın ve çok yalnız kaldın ama sana söz veriyorum bundan sonra hep yanında olacağım ve burada geçirdiğin yılların en iyisi olmalarını sağlayacağım.
Zaten akmayı bekleyen gözyaşlarım bu sözleri duyduktan sonra süzülmeye başladılar. Hıçkırarak babama sarıldım, o da bana. O kadar sıkı sarılıyordum ki sanki bi an bile kollarımı gevşetsem o da beni bırakıp gidecekti. Bu böylece bir süre devam etti. Sonra babam yüzümü elleri arasına alıp iki yanağıma öpücükler kondurdu.
-Artık her şey düzelecek güzel kızım.
-Teşekkür ederim baba, yanımda olduğun için.
-Bundan sonra hep yanında olacağım, hadi artık bir şeyler yiyelim.
Babam yemeği hazırlarken bende kotuğa uzanıp etrafı inceledim. Karşımdaki koltukta bir Golden Retriever uzanıyordu, altın sarısı tüyleri mükemmeldi ve sanırım sadık bir dosttu çünkü babam ona yemeği için seslendiğinde sabırsızca mutfağa koştu. Doğrulup iki koltuk arasındaki masaya telefonumu koydum ve yatarken ayaklarımı ısıtan şömineye ellerimi ısıtması için yaklaştım. Üstünde benim olduğunu düşündüğüm bebek fotografları ve annemle babamın gençken çekilmiş birkaç fotografı vardı. Yüzüm yine düşmüştü işte, dikkatimi dağıtmak için kafamı kaldırıp üst katta neler olduğunu görmeye çalıştım, sanırım gelecekteki odamın kapısını görmüştüm. Evin kahverengi renkleri içimi huzurla doldurdu. Hafif acı ahşap kokusunu içime çekmeye çalışırken babam yemek için seslendi. Ona dönüp "Geliyorum." dedim.
Masaya oturduğumda beni mükemmel bir biftek karşıladı.
-Baba inanmıyorum bifteği ne zaman yaptın?
-Yıllar sonra tekrar beraber yaşamamız şerefine. Bu güzel döneme, güzel bir yemekle girmek istedim.
Hemen etten bir lokma aldım. Bu mükemmeldi.
"Daha okul yılının başındayız. Sen gelmek istediğini söylediğinde daha okullar açılmamıştı. Müdür de eski bir dostumdu, sorun olup olmayacağını sormuştum. O da hayır, bir çaresine bakarız demişti. Yani bence öbür hafta okula başlayabilirsin, hem bence bu sana daha normal hissettirir."
Bir anda etin tadı kaçtı. Babamın bölye bir şeyi bu kadar hızlı dile getireceğini düşünmemiştim.
-Ta tabi bencede. Bencede iyi olur.
-Böyle karşılamana sevindim. Eminim çıkıp arkadaşlar edinmek sana iyi gelecek, daha sonra sende bana hak vereceksin.
-Bencede baba. Beni düşündüğün için teşekkür ederim...
Yemek bittikten sonra babam beni üst kata çıkartıp odamı gösterdi. İçini kendince dekore etmeye çalışmış. Kenardaki yatağın üstüne birkaç oyuncak ayı koymuş ve karşılıklı duvarların arasına ucunda sırayla dizili yıldızlar olan bir şerit led takmış. "Umarım beğenmişsindir, yani ben bir şeyler yapmaya çalıştım ama... Nasıl olmuş?" Ona dönüp sıkıca sarıldım, kendimi uzun zaman sonra yalnız hissetmemiştim. Zaten bu benim için her şeye değerdi, başımı kaldırıp babama baktım. "Çok güzel olmuş eski odamdan bile daha güzel." Babamın gözleri memnuniyetle kısıldı, bunu gördükten sonra kendimi yatağa bıraktım ve vücuduma rahatlaması için izin verdim. Babam gelip yanağıma birer öpücük kondurdu ve odadan çıktı. Ben ise uykuya dalana kadar gelecek haftayı düşünüp durdum. Ve sevgili kurtlar ulumalarıyla bana eşlik etti.
YOU ARE READING
FullMoon
WerewolfAnnesi öldükten sonra babasının yanına taşınan Khloe, tanışmaması gereken kişilerle tanışacak ve öğrenmemesi gereken şeyler öğrenecektir. Peki bu kişiler ona nasıl davranacaklar?