UÇUYORUZ -PART 1-

17 1 0
                                    

Uyandığımda başımın köşelerinde hala bangır bangır müzik çalıyordu. Yanmaktan yorulup sönen şöminenin karşısında koltukta uzanıyordum. Sağ tarafa döndüğümde Selena'nın yan koltukta benden daha berbat olduğunu gördüm. Boş boş tavanı seyrediyor ve arada burnunu çekiyordu. Öyle dalmıştı ki uyandığımı ancak ona seslendiğimde farketti.

- Günaydın.

- Günaydın.

Yüzünde oluşan bu küçük tebessümle bile gamzeleri hemen kendini belli etmişti. Onun yorgun ama güzel yüzüne baktım ve düşündüm, dün gece neler olmuştu? Önce hazırlık aşaması gericiydi, gelenlerle kaynaşma faslı gayet iyi gitmişti. Peki sonra ne olmuştu? Zihnimin tam orasında bir boşluk vardı ve başımı ağrıtıyordu. Tekrar Selena'ya döndüm, hiçbir şey hatırlamadığımı bilmesini istemiyordum ama öğrenmem gerekti, kelimeler birden ağzımdan çıkıverdi.

- Dün nasıldı? Yani sence, senin için nasıl geçti?

- İyiydi işte daha ne olsun. İki tane yakışıklı çocuk senin için kavga etti ya daha ne istiyorsun?

- Benim için kavga etmediler?

- Öyle mi? Peki.

Ve konuşmayı bıraktı. Bu sözler üzerine kendimi bok gibi hissetmiştim ama ona tavırlarının sebebini soracak halde değildim. Onun yerine kalkıp yavaşça etraftaki çöpleri toplamaya başladım, dün gece ne zaman ayağımdan çıkarttığımı unuttuğum ayakkabılarımı alıp Selena'yla daha fazla aynı yerde kalmak istemediğim için odama çıktım. Komodinin üstünde telefonumu buldum.

"6 Yeni Mesaj"

Yazısıyla bir dakika bakıştıktan sonra kilidi açıp mesajları okumaya başladım.

************

N'aber Khloe?

Ben Roger

Büyük ihtimalle görmeyeceksin ama yarın uyandığında beni kaydet.

İçimde beni umursamayacağın gibi kötü bir his var ama bence seni ezilmekten kurtaran adama bunu borçlusun. Hem bende sana borçluyum kavga başlatmamalıydım.

Seni 10.30'da alırım.

Hazır ol!


Dün olanlar yavaşça aklıma gelirken partimde kavga başlatan adamla ne ara bu kadar samimi olduğuma şaşırıyordum. Saat dokuzdu babam her an gelebilirdi ve birde bu çıkmıştı! Ayağa kalkıp üstümü değiştirdim, kot pantolon - kazak bu yağmurlu günlerde gayet iyi bir tercihti. Hem Süperman o kadar çok ilgiyi haketmiyordu. Numarasını Süperman olarak kaydettim, adını yazacak kadar samimiyete şimdilik gerek yoktu. Bunu da hallettiğime göre sırada evi toparlamak vardı. Korkak adımlarla aşağı indiğimde kimse yoktu, sonra bildirim sesi beni ürküttü.

***********

Selena

Ben eve gidiyorum.

Birden annem aradı sanırım endişelenmiş

Okulda görüşürüz :)


Uyandığında ki tavrı hala gözümün önündeydi ve hala çok can sıkıcıydı. Hiçbir şey demeden gitmesi sanırım beni germişti çünkü yağmur yüzünden karanlık görünen ev, açık oda kapılarıyla beni korkutuyordu. Sanki her an biri çıkıp bana doğru gelecek hissiyle hızlıca odaların tek tek kapılarını kapattım. Evi temizlerken girdim temizledim çıkıp kapısını tekrar kapattım, girdim temizledim çıkıp kapısını tekrar kapattım. Son odada nevresim katlarken zil sesiyle eşdeğer bir çığlık kopardım. Hızlı ve gergin adımlarla kapıyı açtığımda saliselerle kafamın içindeki "NEDEN ÖNCE DELİKTEN BAKMADIN!" sesiyle boğuşurken karşımda babamı gördüm. Neredeyse ağlayacak olmuştum, hemen üstüne atlayıp ona sımsıkı sarıldım. Sonunda artık evde yalnız değildim. Babam içeri girerken gülerek konuştu: "Ev baya dağınık olur diye düşünmüştüm ama beni yanılttın." Ona küçük bir gülümsemeyle cevap verdim. Elindeki eşyaları bir kenara bırakırken konuşmaya devam etti:

- Ee partin nasıldı, yeni arkadaşlar edindin mi bari?

- Gayet güzeldi. Elimden geldiğince yeni insanlarla tanışmaya çalıştım.

- Sosyal olmaya çalışmanı sevdim. Her şey yolunda değil mi tatlım. Kendini iyi hissediyor musun?

- Her şey gayet güzel...

Telefonumun sesi dikkatimi dağıttı, elime aldığımda Süperman'ın aradığını gördüm. Şimdi koltuğa oturan babamdan gözlerimle özür dilemeye ve açmam gerektiğini anlatmaya çalışırken karşıdaki kişi konuştu:

"Süperman seni kapıda bekliyor bebek. Hadi artık uçalım."

Telefonumun gereksiz yüksek sesi yüzünden babam bu saçmalığı duymuştu. Ama aslında bu öylesine bir laftı, babam bunu anlayabilir miydi? Yüzüm alev alev yanıyordu ve yine stres yüzünden, durumu toparlamak yerine batırmıştım. Ani bir refleksle ayağa kalkıp telefonu kapattım, utancımı vücudumun her yerinde hissedebiliyordum. Bu da yetmezmiş gibi titrek ve komik bir sesle konuşmaya başladım:

"Ben dışarı çıkıyorum, arkadaşımla. HOŞÇAKAL!"

Hayır, hayır, hayır, o son kelime neden o kadar yüksek çıkmıştı. Neden? Bugün daha yeni başlamıştı ama şimdiden zehir olmuştu bile. Elimdeki telefonu sımsıkı tutarak dışarı çıktım. Superman tam karşımda duruyordu, elimden tutup bahçe kapısına kadar bana eşlik etti. Siyah Range Rover'ın kapısını açıp oturmama yardımcı oldu. Birkaç dakika sonra o ve ben sessizce yolu izliyorduk. Sessizliği bozan kişi ise o oldu.

-Neyin var, iyi misin?

-İyiyim. Sadece, bugün biraz zor başladı. Zaten dün de zor bitmişti.

-Hala bana kızgın mısın? Yani dün gece olanlar için.

-Dün çok kızgındım ama şu an sana karşı pek bir şey hissetmiyorum.

Aniden gözlerini bana çevirdi.

-Saçma bir kavga seni bu kadar sinirlendirdi mi cidden? Böyle olacağını bilsem hiç gelmezdim.

Bu sözleri duyduğumda içimde bir şeyler kıpırdadı.

-Sinirlenmedim. Yani sinirlendim ama o kadar da abartılacak bir şey değil. Olan oldu zaten günün geri kalanına odaklanalım. Ee nereye gidiyoruz? Planların var gibi.

-Gidince görürsün.

Bu soğukluk tenimi iki kat yakmıştı çünkü ben kendi tribimi bir kenara atıp samimi olmaya çalışırken onun böyle yapması sadece beni susturmuştu. Etrafı izlemeye başladım, arabayı inceledim içinde aksesuar olarak sadece dikiz aynasına asılı bir oyuncak ay vardı. Sıkıcı bir araba, sıkıcı bir yol ve yanımdaki sıkıcı insanla acaba bugün nasıl geçecekti?


*******








FullMoonWhere stories live. Discover now