Hafta sonu kuyumcu tanıdıktan güzel bir çift yüzük seçtim, beyaz altındı ve tam Demir'in tarzıydı. Çiçekçiden de güzel bir buket yaptırıp evine doğru yola çıktım, hava yeni yeni kararıyordu.
Kapısını çaldığımda stresle yutkundum, panikli halimi belli etmemek için gülümsüyordum. Kapıyı açtığı gibi gözlerimiz birleşti, gözleri çiçekleri fark ettiği an dudakları kıvrıldı. Beni kolumdan içeri çekmeden önce etrafı bir kolaçan etti.
"Affet sevgilim, tam bir aptaldım. Ama amacım asla seni görmezden gelmek değildi. Önce seninle konuşmak istedim belki de hemen açıklamak istemezsin diye düşündüm."
Beni kollarına çektiğinde gülümsüyordu, burnunu boynuma gömüp kokumu içine çekti. Kollarımı beline sarmıştım anında.
"Sigara da içmemişsin, mis gibi kokuyor benim sevgilim. Sana kızgın kalmak çok zormuş onu fark ettim, bunları söylüyorum diye bokunu çıkartma ama." Boynuna sokulup kafamı iki yana salladım.
"Ben sana kavuştum ya, o yeter bana. Seninle hasret kaldığım herşeyi yapmak istiyorum, kokunla uyanmak ve sıcaklığınla uyumak. Bebek gibi yıkayıp, ellerimle giydirmek istiyorum. Lokma lokma beslemek istiyorum mesela, her lokmandan sonra dudaklarını öpmek istiyorum. Daha bir dünya şey yapmak istiyorum."
Gözleri dolu dolu olsa da muzipçe parıldıyordu, boynumu öpüp emdiğinde etkisi tüm vücuduma yayılan bir alevdi. Yanıyordum Demir'in sıcaklığıyla.
"Bende bir çok şey istiyorum ama şuan tek istediğim şey, seni öpüp emerek içime almak. Barışma seksi istiyorum ve hemen istiyorum." Yıllar sonra ilk kez utanmıştım, kulaklarım yanıyordu.
"İkimiz içinde ilk olacak, altta olmak istediğine emin misin yavrum?" Gülerek boynumu emmeye devam etti, her santimine öpücükler kondurup emiyordu hassas derinin.
"Seni bu yüzden çok seviyorum, her zaman önce beni düşünüyorsun. Kendinden önce ben varım sende, sende benim için yanan bir kalp var. Bunu hissetmeyi çok seviyorum, yıllarca bunu dostluk sandım ama sana kapılmaktan kendimi alamadım."
Boynumdan dudaklarıma çıkmadan önce söyledikleriyle elini pantolonuma attı, bulduğu kabarıklıkla gözlerime baktı. O benim kabarıklığım değil, yüzük kutusuydu.
Kutuyu açtığımda şok olmuş gibi görünüyordu, gözlerinden süzülen yaşlara bakıp tek tek dudaklarımla sildim onları. Mutluluktan bile olsa ağladığı zaman içim yanıyordu.
"Buraya benimle bir ömür geçirmeni istemeye gelmiştim, sevgilim, eşim, hayat yoldaşım olmanı istemeye. Hatta sana bunun için yalvarmaya geldim."
Gülerek yüzümü öpücüklere boğdu, bacağını belime doladığında ellerimi kalçalarına koyup destekledim. Koca adam kucağıma bu kadar mı yakışırdı?
Yüzükler onun elinde, kutu yerdeydi. Birini kendi parmağına geçirip elini uzatıp duruşuna baktı, tam olmuştu kemikli parmaklarına.
Bacaklarıyla belimi sıkıp elimi eline aldı, yüzüğü parmağıma taktığında avcuma bir öpücük kondurdu ve bu beni mest etti.
"Tam oldu parmağıma, nasıl herşeyi tam bana göre alabiliyorsun her seferinde Eşref." Dudaklarına sesli bir öpücük kondurup gözlerine baktım.
"Çünkü senin her bir milimine aşığım, herşeyini aklıma ve kalbime kazıdım yavrum." Kucağımda o varken yürümek zor gelir sanmıştım ama dünyanın en normal şeyi gibiydi.
Kanepeye oturdum kucağımdaki sevgilimle, onu kendi içime sokarcasına sardım sımsıkı. Kokusuna kurban olduğum adam, sonunda kollarımdaydı. Hemde parmağında, parmaklarımızda yüzüklerimiz vardı artık.
Bu mutluluk ağır gelmişti birden, gözlerim yaşardı. Yıllarca içimde tuttuğum aşk karşılık bulmuştu, hemde hiç beklemediğim şekilde.
O koltukta ne kadar oturduk, mutluluktan ne kadar ağladık bilmiyorum. Sonunda kucağımda uyumak üzere olduğunu fark ettiğimde onunla birlikte yatağına yürüdüm, önce onu soydum, sonra kendim soyundum ve ilk kez sevgilimle birlikte uykuya daldım.