3.Bölüm: Lucia ve Luis

133 9 146
                                    

Susuzluktan ve yorgunluktan başım döndüğünde kendimi bir ağacın gövdesine yasladım. Açlığa dayansam bile susuzluğa dayanamayacağımı biliyordum, hem nereye kadar böyle yaşayacaktım ki?, acilen bir yerleşim yeri bulmam gerekiyordu.

Ama buraya en yakın olan kasaba eminim çok uzaktaydı, sonuçta sarayımız kasabadan soyutlanmış bir alanda kalıyordu,  yürüyerek gidebilecek miydim acaba?

Tamam..yeteri kadar dinlenmiştim, daha fazla kaybedecek vaktim yoktu, hızlıca ayağa kalktım ve yola koyuldum, gerekirse uyumadan ilerleyecektim fakat ölmeyecektim.

Eğer ölürsem tüm plan boşa gidecekti, bunun bilinciyle adımlarımı hızlandırdım ve soğuyan havaya rağmen üşümemeye çalışarak ilerledim, havanın soğukluğundan akan burnumu çeke çeke yürüyordum, rüzgar saçlarımı arkaya doğru atıyordu ve artık onları elimle düzeltmeyi bırakmıştım.

Rüzgar ağaçları da savurduğu için önümü görmem daha da zorlaşmıştı, buradan çıkmam gerekiyordu, hem de bir an önce.

[Kim Taehyung]

"Çalışın, daha çok çalışın!, bu daha başlangıç."

Her zamanki gibi çaylak askerlere eğitim veriyordum, acımasız davrandığımın farkındaydım fakat böyle yapmazsam ilerleyemeyeceklerdi. Bu onların iyiliği içindi.

Antrenman yaptığımız odanın kapısı tıklatıldı, sinirle kafamı oraya çevirdim, eğitim verirken rahatsız edilmekten nefret ederdim. Bu gelen de kimdi böyle?

Sinirle "Gel!" dedim, kapı yavaşça açıldı, oldukça ürkek adımlarla yürüyen genç bir çocuk girdi içeri, elinde bir adet mektup tutuyordu, tanrım..acaba yine ne olmuştu.

"Eğitim verirken rahatsız edilmekten hoşlanmadığımı bilmiyor musun?!"

Askerlerden birkaçı ağırlık kaldırmayı bırakmış bizi izliyordu, sinirli bakışlarımı onlara yönelttiğimde devam ettiler.

"E-efendim ben, özür dilerim ama.." titreyen elleriyle mektubu bana uzattı.

"Bu size majestelerinden geldi."

Şaşkın bakışlarımı gizlemeye çalışarak mekubu aldım.

"Gidebilirsin." dememle genç çocuk hızlıca odadan çıktı, askerler antrenman yaparken ben de oturma yerine oturdum ve mektubu açtım.

Kolay kolay görev kabul etmediğini bilirim Taehyung, zorsun. Fakat ben de zorları severim. Bu sefer işin biraz zor çünkü söz konusu oğlum Jungkook. Bu sabah erken saatlerde evden kaçmış, muhtemelen tahta çıkmak istemediği için, ona kim yardım etti bilmiyorum ama bulmam an meselesi. Senden isteğim sadece onu bulman değil, ikna etmen. Bulsan bile o da senin gibi zor olduğu için gelmek istemeyecektir, eğer onu ikna etmeyi başarırsan sana hayatının sonuna kadar geçinebileceğin bir para vereceğim, bence bu iyi bir teklif, cevabını en kısa zamanda bekliyorum.

Siyah saçlarımı elimle geriye doğru taradım ve mektubu yanıma koydum, ellerimi önümde birleştirerek düşünmeye başladım. Para umrumda değildi ama şu benim gibi zor olan prens Jungkook'u merak etmiştim açıkçası.

Çocuk yaştan itibaren kendimi askeri alanda geliştirmiştim, bütün kılıç kullanma tekniklerini biliyordum ve en iyi şekilde uyguluyordum. Yirmi yedi yaşında olmama rağmen adımı duymayan kalmamıştı, ilk başta askerdim fakat daha sonra kendimi üst düzeye taşıdığım için şöhretli insanlara korumalık yapmaya başladım. Aslında ölmüş olan kralımızdan iki yıl önce bir teklif almıştım ama bunu reddettim, o dönem yorulmuştum ve bu teklifi reddettikten sonra binevi ara verdim, iki yıldır asker yetiştiriyorum, hayatımda ilk defa kaybolan birini bulmam hatta ikna etmem istendi ama bu kişi gelecekteki kralımız prens Jungkook ise bunu seve seve yapacaktım.

The Prince | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin