İnsan dağına eklediğim torbaların ardı kesilmiyordu. Elleri bıçaklı herifler bitti derken nereden geldiğini anlamadığım demir sopalı örtülü herifler bir yerlerden çıkıp saldırmaya başlıyordu. Bir savaş çağrısı olan çığlıklarıyla demir sopaları oraya buraya savuran herifleri taklit eden bizimkilerin sesleri, Apache kabilesinde dini bir törende kurban edilen beyaz amerikan gazetecisinin duyduğu son nida gibiydi. "Minsoo nerede?!"Demir sopayı herifin elinden alan Jiyeol, kaburgalarını dümdüz etmeye yemin etmiş gibi yere düşürene kadar ardı arkasız vurmaya devam etti. "Bay Jo'nun yanındalar. Ama ondan önce senin belanı sikeceğim Jiyeol." Diyerek sırt sırta verdiğim kardeşimle yarınımız yokmuşçasına birbirimizi savunuyorduk. Dediklerimi umursamadı bile. Arabasına yaslanmış sigarasını yudumlarken ona ulaşmak için geçmemiz gereken yarmagüllerin dövüşlerini izliyen Faça'yla asabice bakıştı.
"Faça'ya faça yapmaya gidiyorum." Karşısına gelen herifin diz kapağına tekmeyi geçirip bileğindeki saşimi bıçağını tek seferde kapan Jiyeol'ün aklı, onlarca herifin içinden bir silahla geçebileceğini düşünecek kadar uçmuştu. "Siktir, bekle!" Peşinden gideceğimi anlayan heriflerin akbaba gibi etrafımı sarması kaçınılmaz oldu. Yoongi herifi hala ortalıkta yokken bizim ekip tamamlanmış, insan azmanlarını paket yaparak teslim etmek üzere yolun kenarlarına atılmışlardı. "Teker teker gelin lan!"
Bir gorile dönme sırası bendeydi. İlkel bir kamburla karşımdaki herifin gözlerinin içine baktım kısıkça. Sağ ayağım kuvvetini kullanabileceğim kadar geride, sağ elim kaşımın üzerinde yarı açık bir şekilde gelecek darbeyi önlemek için bekliyordu. Tahmin ettiğim gibi sağ koluma gelen yumrukla sayısı ikiye katlanır katlanmaz sakladığım sol kolumu çenesine aparkat çakıp peşine saliseler içinde yumruğumu elmacık kemiğine indirdim. Bilinç kaybı yaşayarak yere düşen herifin peşine, kulaklarımda çınlayan kızılcık sopasının havayı kestiğinde çıkardığı o sesi duydum.
Tam arkamdan gelen sesi iyi analiz edebilecek şansım yoktu, bu yüzden eğilerek ona dönmüş, ikinciye kaldırdığı demir sopayı avuçlarımın içiyle durdurmuştum. Bileğinin iç kısmına, nabzının tam üzerine yumruğu geçirerek adamın iki bileğinden yumruk yememek için sıkıca tuttum.
Ama nasıl tutmak! Yüzüne kapttığı kanalizasyon borusu genişliğinde iki kolu doğum yapan goril gibi çığırarak ayırıp, çirkin suratına kafayı geçirdim. Bir, İki, üç... Suratımdan ikimizinde kanı gelene kadar, kollarındaki güç çekilene kadar buna devam ettim. Asıl bayıltan hamlem ise kolları ellerimden düştüğü vakit burnunun ortasına yediği yumrukla oldu.
Namjoon iki herifle dalga geçermiş gibi oynaşıyor, Jimin, cüssesinden beklenmeyecek kadar cesur ve güçlüce demir sopalarla etrafındaki korkulukların kafasını uçuruyordu. Çocuklar eşli bir şekilde ringte antrenman yaparcasına güç harcıyorlarken Rowoon ve Dawoon ikizleri Faça'ya ulaşmaya çalışan Jiyeol'ün yanına gideceğimi anlayarak yoluma çıkan herifleri kendi safına davet ediyordu.
"Bu ikimizin davası. Biraz açgözlü değil misin sence de?" Gelen yumruğu bileğinden havada yakalayarak dirseğinin dış kısmına kırıcı bir hamle gerçekleştirdim. Taehyung beni, iyi ki bunları yaparken görmüyordu.
"Faça!" Diye kükredi Jiyeol. Ona ulaşmaya çalışmak epey zahmetli bir işti. Siktiğimin Yoongi'sinin insaflı polis protokolleri yüzünden cezaevine düştüğü an idamı için gün seçilmesi gereken herifin, cezaevindeki birinci haftasından kaçması insanı sinir krizine sokuyordu. Aylarımı, yıllarımı bu plan için harcadığım, gözlerimden, hafızamdan silemediğim binbir çeşit olay, benim yanıma kalırmış gibi ellerinden kaçırmışlardı.
Benim tanımadığım, şimdikilerin en irisi yeni herife yumruk işlemiyordu. Faça'nın sokak tarzı dövüşü ise onu yormaktan başka işe yaramıyordu çünkü geçen hafta dövüştüğüm kumpir gibi bu da eğitimli piçin tekiydi. Demir yumrukları yüzüme siper ettiğim kollarımı tekrarlanması ihtimalinde kırabilirdi. Bu yüzden hafif yan dönerek önce göğsüne, sonra diz kapağına ölçülmesi gereken bir ağırlıkla sertçe tekmeledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad Bad! - Taekook
AcciónUsulca sokularak yanağımı öptü. Havalimanındaki ayaküstü veda formalitesinden farklı, kraliçe mührü gibi bir öpücük. Dünyanın en parlak yeri olan dudakları, doğduğuma değdi. Ah... mucizeler kaderi değiştirmez. Ve aşk, insana ıstırabını gizleme gücü...