dreich | yirmi bir

1.7K 259 187
                                    

...

"Felix, gelsene bu tarafa."

Seungmin, Felix'e seslendiğinde Felix zoraki bir gülümsemeyle yerinden kalktı. Yayında olduklarından dolayı çaktırmamaya çalışıyordu. Üyeler de bunu kullanıp, sürekli Felix ile sohbet ediyordu.

On dakika sonra yayın kapandığında Felix anında yerinden kalkıp eski yerine geçti. Hyunjin onu kolunun altına alırken boynunda gözüken küçük morluğu fark ett. Felix'in giydiği kazağı biraz daha yukarı kaldırıp kapattı orayı. Felix o sırada tamamen telefonuna odaklanmış, yayından sonra gelecek olarak yorumları bekliyordu.

"Hâlâ bizi affedemedin mi?"

Jeongin kısık sesle sorduğunda kafasını kaldırıp etrafına baktı Felix. Sadece Skz ve kendisi kalmıştı. Neden sessiz konuştuğuna odaklanamadı o an.

"Neden sizi affedeyim? Tüm yaptıklarınızı unuttum mu sanıyorsunuz siz?"

"Hyunjin de başta seni istememişti Felix." Changbin kendilerini savunurken Hyunjin'i ateşe atmayı tercih etmişti ancak istediğine ulaşamadı. Felix sırtını yasladığı bedene daha da sokuldu.

"Evet, başta o da beni istemedi ama sizin gibi aşağılamadı da. Tanımaya çalıştı, zaman verdi ikimize de. Birbirimizi tanımamız için sorular sordu bana, kendimi anlatmama izin verdi. Aynı Minho hyungun yaptığı gibi."

Minho küçük olanın saçlarını karıştırdı. Felix sevimli bir şekilde ona gülümsediğinde ise kendisi de gülmüştü.

"Hyung ben o evde kısa bir süre kalmadım. Başlarda benden uzak durmanız doğal olabilirdi ama ben o evde aylarca kaldım. Siz ona rağmen beni istemediniz."

Hafifçe omuz silkip telefonunu kapattı. "Aylarca o gruptan gitmemi istediniz, gittim ama bu sefer de sizi affetmem için uğraşıyorsunuz. Oyuncak falan mıyım ben? İstediğiniz gibi başka grupla çıkış yapacağım ve bu sefer her şey benim eğitimim yönünde gidecek. Lider olarak yetiştirildim, lider olacağım."

✨️

"Çok mu üstlerine gittin acaba?'

Felix, yazdığı yazıyı unuttu bir anda. Abisinin söylediği şey ne yaptığını unutmasını sağlamıştı. Kalemi elinden bıraktığı gibi arkasını döndü.

"Çok mu üstlerine gittim gerçekten abi? Çok mu üzülmüşlerdir? Bende üzülüyordum biliyor musun? Bu neden umurunda değildi senin?"

Chan cevap vermeden hemen önce Felix sandalyesinden kalktı.

"Öz kardeşim olmayabilirim ama biz beraber büyüdük. Onlar kadar değerim olmalıydı diye düşünüyorum Chan sunbaenim."

Felix kağıtlarını ve kalemini alıp oradan uzaklaşırken Chan ağız dolusu küfür ederek kendini yere bırakmıştı.

"Felix'in bizi affetmesi için ne yapmamız gerekiyor? Sevdiği ne varsa, gerçekten sevdiği her ne varsa aldım ama yüzüme bakmadı. Teşekkür edip aldı ve gitti yanımdan."

Jisung isyan ederek Chan'ın yanına çöktüğünde Minho karşılarına dikilerek kollarını göğsünde birleştirmişti.

"Senin kardeşin, benden iyi bilirsin onu ama bence Felix'in yok sayılmamaya ihtiyacı var. Onun isteği fark edilmek. Kalabalık bir ortamda onun da varlığının bilinmesini istiyor. Büyürken senin gölgende mi kaldı bilmiyorum, ya da öyle mi hissediyor bilmiyorum. Bildiğim tek şey, o grubuyla ya da yakıştırıldığı insanlarla tanınmak istemiyor hyung. Kendi yeteneğiyle buralara geldiğini herkesin fark etmesini istiyor."

Chan onu onaylamak için kafa salladı ancak Minho susmadı.

"Çocuk grubumuza girdiğinden beri meşhur dörtlümüz senin gölgende olduğunu ima etti. Senin sayende bu gruba girdiğini defalarca yüzüne vurdu. Jisung onun dosyasını bulmasa muhtemelen hâlâ öyle olduğunu düşünürlerdi."

"Hyung ya!"

"Öyle Jisung. Hiç bana yaa'lama. O yeteneği her alanda belli etmesine rağmen siz bunu görmezden gelerek abisi sayesinde burada dediniz. Babası onun ünlü olmasını istiyordur dediniz."

Jisung kafasını arkada ki duvara vurmaya başladığında Minho omuz silkerek sandalyeye kuruldu. Telefonunu çıkarıp onunla uğraşmaya başladı.

Bu sırada diğerleri Felix ile konuşmaya çalışıyordu. Felix etrafında dönen üç bedene bir süre baktı. Daha sonra başı dönmeye başlamış, hemen önüne dönmüştü.

"Hyunjin."

Biraz ileride bilgisayarla uğraşan bedene doğru fısıldadı. Hyunjin duymadığı için dönmemişti. Felix mızmızlanarak kollarını göğsünde bağladı.

"Bizim neslimiz mal mı acaba? Elleriyle kapının önüne koyduğu insan gidince bir şey oluyor bunlara, kıymeti o anda mı anlaşılıyor?"

Kendi kendine söylenirken bir yandan da parmak hesabı yapıyordu. Önünde sayamayacağı kadar çikolata vardı. Hepsi de en sevdiği çikolata markasınındı. Hepsini yiyemeyeceği için şirkettekilere dağıtma planı vardı, bunu sonra yapacaktı.

"Ben sizin eski sevgiliniz miyim ya? Başta istemeyip o gidince geri istemeler falan. Hayır kendinizi bir çikolatayla affettirebileceğinizi mi sanıyorsunuz siz? Neyim ben üç yaşında çocuk mu?"

Hâlâ kendi kendine konuşurken diğerleri ondan özür dilemekle meşguldü. Felix hiç birini dinlemiyor, onlar gibi umursamaz davranıyordu.

Bir süre sonra sırtı arkasında ki duvara yaslandı, dik duramadı. Gözleri yavaş yavaş kapanırken yerden yükseldiğini hissetti. Ancak fazla ilerlemedi. Biraz ileride ki deri koltuğa yatırıldı. Tamamen uykuya dalmadan önce alnında sıcak bir öpücük hissetti.

"Her şeyi yoluna koyacağız, söz veriyorum bebeğim."

...

İnşallah be hyuncan

İnşallah be hyuncan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-yeis

dreich Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin