"Bilmiyor musun gerçekten?"
Jungkook çaresizlikle belki de onuncu kez aynı soruyu yanında oturan Namjoon'a sesten dolayı bağırarak sorarken Namjoon gözlerini devirip içkisini dudakları arasından çekmiş ve sinirle yanına dönmüştü.
Kızmak istese de Jungkook'un son zamanlarda iyice masumlaşan tavır ve hareketleriyle tutuyordu kendisini. Çabalıyordu da hem Jungkook. Arkadaşını üzmüş olsa bile mutlu edeceğini de bildiği için nötrdü şu an.
"Bilmiyorum Jungkook. Yüz kez sorsan da aynı cevabı duyacaksın."
Jungkook sinirle dudaklarını büzüp çatılan kaşlarıyla arkasına yaslandığında hafif bir ruj sürdüğü dudaklarını kemirmeye başladı. Herkes burada olsa bile Taehyung hala yoktu. Namjoon'a ise gelip gelmeyeceğini soruyordu ama istediği cevabı alamamıştı hala.
Gelmeliydi.
Gelmeli ve Jungkook yaklaşık altı ay önce attığı ilk adımı tekrar atmalıydı. Kendisini Taehyung'a affettirip bu sefer hislerin de olduğu bir işe girişmelilerdi. Sevgililik yani.
Şu an düşünmemeye çalışıyordu ama birazcık düşünseydi belki yaptıklarını utançtan Taehyung'un hayatından çekip giderdi. Utanç her tarafındayken çaresizdi aslında ama bunu atılgan davranarak yok etmeye çalışıyordu.
Zavallıydı. Annesinin kopyası gibi hissediyordu. Eh, psikologu öyle hissettiğini söylemişti. Aslında o aptal psikolog Taehyung'u yorduğunu ve biraz ara vermesini de istemişti ama bunu yapamazdı işte. Taehyung'u bırakamazdı.
Gözleri istemsizce dolduğunda kaşları çatılı dudakları büzülmüştü. Neden böyle bir insandı? Neden yapmıştı bunları? Kendisini açıklayacak kelimeleri bile bulamıyordu. Neden Taehyung'u test etmiş ve aptal gibi o ismi inlemeyi düşünmüştü. Hoş, düşüncesi bilinçaltına kazınmış istemsizce olmuş olsa bile Taehyung'un yerinde olsa ne yapacağını düşündü.
Taehyung ona en mutlu olduğu anda başkasının adıyla inlese... Jungkook o an saldırırdı Taehyung'a. Öyle bir saldırırdı ki hem de... Çoğu cümlelerle hak ettiği şekilde kırmıştı aslında Taehyung onu. Üzülmüştü elbet ama hak etmedim de diyemiyordu. Çoğu şeyi hak etmişti.
"Geldi seninki somurtup durma."
Üzerine eğilen Soyeon bir yeri işaret ederek konuştuğunda hızlanan kalbiyle boynu acıyacak bir hızla dönmüştü. Aldığı nefesi tutarken kocaman açılan gözleriyle beklediği kişiyi gördü ve sertçe yutkundu.
Taehyung siyah bir kot, beyaz tişört ve elinde tuttuğu deri ceketle kendilerinin oturduğu yere ilerlerken bakışları kendisine takıldı. Bakışlarının dümdüzlüğü içini sızlatsa bile baktığını şükür sayıyordu ki dudakları minicik iki yana havalanmıştı.
Gelmişti sonuçta. Her şeye rağmen bir umut vardı.
"Oppa! Hoşgeldin!"
Hafiften sarhoş olmaya başlayan Ryujin hızla Taehyung'a sarıldığında Jungkook hala bakışlarını çekmemişti. Birkaç saniye içindeyse Ryujin yerine geri oturmuştu. Eh, arkadaşlarının Taehyung'a olan bu tavırlarını kendisi yapamadığı için kıskanıyordu sadece.
"Hani gelmeyecektin?"
Nayeon elindeki kokteylin pipetiyle oynarken Taehyung kendisi hariç herkesle yumruk tokuşturmuş ve tam karşısına oturmuştu. Bu yok sayılışı göz ardı edip Taehyung'un yakışıklı yüzünü izlemeye koyuldu.
"Canım sıkıldı evde."
Sonra gözleri Jungkook'a değdi. Midesi dikkatli ve yoğun olduğunu gördüğü bakışlarla burkuldu. Jungkook her an tepesine çıkacak gibi bir özlemle kendisine bakarken Taehyung çıldıracak gibiydi. Canı sıkıldığı falan yoktu Jungkook için gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/341510764-288-k541836.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
who is he |taekook
FanfictionJungkook yatak arkadaşı Taehyung'a olmayacak bir zamanda başkasının adıyla inler, işler ve hisler çıkılmaz bir hale gelir.