Jungkook baştan sonra titreyen vücuduyla belli olmasın diye ellerini zar zor zapt ederken son mesajını yazdıktan sonra telefonunu hızla ceketinin cebine sokmuştu.
Çatılı kaşları ve büzülü dudaklarıyla tam karşısındaki ikiliye baktı. Taehyung mesajını görmemiş gibi yanındaki Mingyu'a dönmüş, kısılı gözleri ve dudaklarındaki o şeytani sırıtmayla üzerine eğilerek bir şeyler söylemişti bilmem kaçıncı kez.
Bakışları bu sefer Mingyu'a kaydı, kocaman açılan heyecanlı gözler ve sürekli Taehyung'un yüzünde turlayan bakışlarıyla gözleri kararır gibi oldu.
Geleli yarım saat oluyordu ve o yarım saat ömrünün yarım yılını çalmış gibi hissettirmişti.
Taehyung'un etkisi... Mingyu'u baya etkilemişti anlaşılan. Sertçe yutkunup yüzünü sıvazladı, dudak çevresinde tutunup kalan eliyle sonunda zorla yutkundu. Geçmedi ama boğazındaki düğüm.
Aksine, Taehyung elini kaldırıp Mingyu'nun alnına gelen saçını nazikçe kulağının arkasına ittiğinde midesinden bir şeyler aktı gitti, gözlerinin nemlendiğini hissetti.
Saçları sızladı garip bir şekilde.
Yarım saattir karşısındaki ikilinin en çok birbiriyle gülüşüp bir anda sadece ikisi varmış gibi yok olmalarını izlemişti. İlk Taehyung atak yapmıştı. Mingyu'nun dudağının kenarında kalan bir kek kırıntısına uzanmış, Jungkook'un nefesi tuttuğu sıralarda bariz bir şekilde dudağını okşayarak kırıntıyı almıştı.
Jungkook ölecek gibi hissetmişti o an. Her an yığılıp kalacak da artık üzerine bir kez bile bakışları değmeyen Taehyung ve arada bakan Mingyu onu görmeyecek.
Oluyordu, diye düşündü o an. Mingyu bana tutuluyordu tam da ama Taehyung...
Taehyung kendisi yokmuş gibi davranıyordu. Yetmezmiş gibi kendisinden hoşlanmasını istediği çocuğa yaklaşıyordu. Evet, bilerek yapıyordu. Kendisini sinir etmek için yapıyordu! Başka bir açıklaması olamazdı bunun. Kendisi için yapıyordu!
Mingyu ise bu numaraya daha da kanıp Taehyung'a hayran hayran bakmaktan geri durmuyordu. Sinir olmuştu Jungkook.
Mingyu'u kıskanıyordu.
Taehyung'un ona temas etmesini, öyle bakıp gülümsemesini, dibine girip bir şeyler söylemesini istemiyordu.
Taehyung acilen gitsin istiyordu. O zaman rahatlardı kesin.
Aradan geçen on dakika sonundaysa onlar konuşmaya başladıklarında Taehyung'un güzel çocuk demesi... Bayılcaktı. Bu kadar stres fazlaydı. Resmen hoşlandığı çocuğa oynuyordu.
Biliyordu. Taehyung kendisini sinir etmek için ona güzel demişti. Sen kimsin de demişti ama canı yansın istiyordu. Ondan demişti bunları.
Konuşurlarken ise Mingyu bir anda 'hyung saçında bir şey var' diyerek Taehyung'a yaklaşmış ve masadaki herkesin dikkatini çekerek Taehyung'un saçlarına dokunarak var dediği ama Jungkook'un göremediği şeyi almıştı.
Jungkook diğerlerinin aksine gerim gerim bir halde o manzarayı izlerken gözleri nemlenmiş, sinirden dudak içini kanatmıştı bile. Geçmiş gelmişti aklına, elleri sızlamıştı.
Taehyung'la yeni tanıştıkları zamanlar, dikkatini fazlasıyla çekmişti. Ne kadar kendisini görmeyen büyük oğlanı o da görmezden gelmeye çalışsa bile en son dayanamamış, mekana gittikleri bir gün diğerleri dans etmeye kalktığında yanında oturan Taehyung'a ilk dikkatini çekecek hamlesini yapmıştı.
'Taehyung, saçında bir şey var.'
Taehyung resmi olmayan bir şekilde yüksek sesten dibine giren bedeni kafasını çevirdiği gibi burun buruna kaldıklarında fark etmiş, saçına tutunan ve bir şey almanın aksine okşayan bedenle yaklaşık on beş saniye o pozisyonda bakışmış ve yüzünü incelemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
who is he |taekook
FanficJungkook yatak arkadaşı Taehyung'a olmayacak bir zamanda başkasının adıyla inler, işler ve hisler çıkılmaz bir hale gelir.