1- Yeni Hayat

67 39 10
                                    

Sanırım yaklaşık iki yıl süren ölüm bekleyişim bitmişti, sağlıklı biri olarak evime dönüyordum.

Göğüs kafesimin tam ortasında olan dikiş izleri kadar yeniydi hayatım. Kalbimin atışları insanı yeniden hayata bağlayabilecek türdendi.

Yaklaşık bir hafta yoğun bakımda kalmıştım ve ardından bir kaç gün gözetim altında kalmak için hastane odalarında devam etmiştim yeni hayatıma. Şimdi bu araba yolculuğunun sonunda eski günlerdeki gibi özlediğim evime girecek ve yaşantımın devamını orada geçirecektim.

Kalp şeklindeki, kırmızı, sevimli yastığa göğsümü bastırarak geçtiğimiz yolları izliyordum. Her şey aynıydı. Tabii yaklaşık üç hafta da değişecek hali yoktu fakat 'yeni bir hayat' fikrine kendimi öyle kaptırmıştım ki, değişen bir şeyler arıyordum.

Geçtiğimiz meydandaki bazı kuşlar bile tanıdık gelmişti. Cılız bedenimle onları beslerken yüzümde oluşan gülümseme yalancı bir gülüş değildi. Hatta çocuk parkındaki çimenler bile üzerine oturduğumdaki rahatlığı hissettiren bir şekilde görünüyordu.

Değişen şeylerin olduğunu ' Her şey aynıydı. ' demeden yaklaşık bir kaç dakika sonra fark etmiştim. Yeni bir çocuk mağazası açılmıştı ve açılış için iki tane, kırmızı burunlu, rengarenk saçları olan palyaçolar gelmişti. Palyaçolar beni hep ürkütmüşlerdi. Onları hiç sevememiştim. Onları görür görmez yüzümü buruşturdum. Bu, yeni açılan mağaza için iyi bir ilk izlenim oluşturmamıştı, zaten o mağazadan bir şey almamda beklenemezdi.

Arabayla üzerinden geçtiğimiz yolda ne çok anım vardı, bir daha yaşamayacağım anılar..

Fenalaştığımda hep bu yolun üzerinden hızla geçmiştik.

Fakat şunu da unutmayayım ki, az önce kullandığım tabir yanlıştı. Bir daha yaşamayacağım anılar falan değillerdi. Yani o kötü anıları tekrar yaşama ihtimalim vardı. Eğer vücudum kalbi reddederse...

Bu ihtimalin sonuçlarını hepimiz biliyor olmalıydık, öyle değil mi ? Ölecektim.

Her zaman böyle bir ihtimal  yok muydu zaten ? Şu an yaşayan herkesin ölme ihtimali vardı. Benimde öyle. Normal insanlar gibi...

...

Yatağıma yerleştiğimde evdeki kokunun odama kadar yayıldığını hissetmiştim. Yemek kokularının yayılmasını bile özlemiştim. Aslında bu pek sık olan bir şey değildi. Annem yemek kokusu evimize yayılınca sinirlenirdi.

Annem şu an yardımcılarımıza yemek kokusunun yayıldığı için sinirleniyor olmalıydı ve onlar da sessizce başlarını sallayarak dinliyor olmalıydılar. Şu filmlerdeki huysuz ev sahiplerinden biri olarak görünüyordu annem onların gözünde. Adım kadar eminim ki annem yanlarından ayrıldığında arkasından ne kadar sinir bozucu olduğunu söylüyorlardı, belki taklidini bile yapıyor, sonra da gülüşüyorlardı. Fakat ben onları haksız görmüyordum. Yemek kokusu yayılmışsa ne vardı ? Hem çok güzel kokuyordu. Yayılmışsa da yemek kokusu yayılmıştı, onlar mı yaymışlardı sanki !

Adım kadar emin olmaktan bahsetmiştim. Ben Asu. Şu an -hiç onu yalnız bırakmayan- mavi kapaklı not defterine hastanede olup bitenleri, canının acımadığını, gece uykudan nefes darlığıyla uyanmayacağını, ellerinin ve ayaklarının sık sık soğuk olmayacağını, hemen yorulmayacağını büyük bir umutla yazan genç kız.

Fazla çocuksu geldi bana da. Fakat çocukluğunu ölüm korkusuyla geçirmiş biri olarak bu umut bile fena sayılmaz.

Defterimi yatağımın yanındaki komodine bıraktıktan sonra kapım çaldı. Girmesini söylediğimde kapı içeri doğru açıldı ve dünyalar yakışıklısı adam kapıda belirdi.

" Nasılsın bakalım, prenses ? " Sıcak gülümseyişi, kötü olsam da iyi edecek türdendi. İlerledi ve yatağımın kenarına oturdu.

" Prensini görmüş bir prenses kadar mutluyum. " İnci gibi dişleriyle kocaman gülümsediğinde ben de ondan geri kalmayarak azıcık çarpık olsa da güzel görünen dişlerimle kocaman ve içten gülümsedim.

Alnımı öptüğünde kapıdan gelen sese doğru döndük.

" Tatlım, yeterince iyi görünüyorsun; aşağıda, bizimle yiyebileceğini düşündüm. İyi hissetmiyorsan burada da yiyebilirsin. "

" Tabii ki sizinle yiyeceğim. Bu benim yeni hayatımın ilk günü sayılır. " deyip minik heyecanımla yattığım yerden doğruldum.

Babam yatağımın kenarından kalktığında bacaklarımı yataktan aşağı sallandırdım. Kalkmak için doğrulduğumda göğüs kafesimde bulunan dikişler acıyana kadar her şey güzeldi. O sızlamayla gerçeklere dönmüştüm. Bir çeşit elektrikli şok gibi gelmişti. Ayağa kalkacak kadar iyi değildim ve vücudumun kalbimi reddetmemesi için hala zamana ihtiyacım vardı.

Eğer vücudum kalbi reddederse... Ölebilirdim, normal insanlar gibi.

KALBİMİN SAHİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin