(olaylar animeyle bağlantılı olarak ilerleyecek ama zaman algısında farklılıklar olabilir.)-
7 ay sonra;
gecenin karanlığında çalılıkların üzerine oturmuş,akıp giden dereyi seyrediyordum.
ah,epey yorgundum ama uyuyamıyordum. son yaşadıklarımız ruhumu öyle daraltıyordu ki,bu karanlık günlerin bir an önce bitmesini istiyordum.
kenny denen o manyak herif,eren ve historia,keşif birliğinin tamamının tutuklanması ve birer kaçak olarak ormanda yaşamak zorunda kalmamız..
ağırdı bütün bunlar,çok ağırdı.
canımı sıkan bir konu daha vardı ki..
levi.
kenny eren ve historia'yı kaçırmak üzere harekete geçtiğinde onun yanındaydım,levi'ın.
bize çatıda silahını ateşleyerek saldırmasının ardından bende,levi'yda kaçmayı başarabilmiştik. bana can havliyle eren ve historia'nın peşine düşmemi söylemişti ve kenny'e resmen savaş açmıştı.
o anı hatırlamak bile istemiyordum.
bir an onu kaybedeceğimi düşünmüştüm. ama buna asla izin veremezdim.
levi bir bara tosladığı anda kenny onun arkasından gitmişti. muhtemelen levi'ı köşeye sıkıştırdığını düşünmüştü ama hesaba katmadığı bir şey vardı.
tüm yandaşlarını deşmiş ve daha sonra onu ağır yaralamıştım. levi ortaya çıkıp beni kapmıştı ve beraber kaçmayı başarabilmiştik.
ama ne yazık ki eren ve historia'yı kurtaramamıştık,kaçırılmışlardı.
şu an ise keşif birliği masum insanları öldürmekle suçlanıyordu.
of,çok fena batmıştık.
bu arada..
yedi ay geçmişti.
beni zindana kapattığı o geceden beri,benim için zor da olsa ondan uzak durmayı elimden geldiği kadar kendime görev edinmiştim.
olmuyordu.. yapamıyordum.
ona olan hislerimi bastıramıyordum.
o ise beni her zaman olduğu gibi görmezden gelmeye devam ediyordu. ben yokmuşum gibi davranmayı artık bırakmıştı ama hislerimin varlığını her zaman göz ardı ediyordu.
ah,aptal levi..
şu an herkes ormanın içine kurduğumuz ufak çaplı kampta uyuyordu,ben ise dikkat ederek onlardan biraz uzaklaşmış ve işte,derenin kenarında oturup bunları düşünüyordum.
"oi,velet!"
gülümsedim,alışık olduğum bir ses..
oturduğum yerden kıpırdanıp arkamı döndüğümde yanıma doğru yürüdüğünü gördüm. muhtemelen beni azarlayacaktı ama pekte umrumda değildi.
"neden uyumadın?" diye sordu.
"şey,uyku tutmadı kaptan."
biraz daha yaklaştı ve yanıma oturdu.
hey,yanıma oturdu!
ah,bundan bile umutlanacak kadar aptal mısın gerçekten maca?
"sen neden uyumadın?" diye sordum.
"şey,uyku tutmadı kaptan.." dedi beni taklit ederek.
kıkırdadım,o kadar tatlı görünüyordu ki şu an.
"intihar etmenin farklı yolları var." dedi birden.
kaşlarımı çatıp ona döndüm,söylediğinden bir şey anlamamıştım.
"anlamadım,nasıl yani?"
"öyle bir tehlikeye atılmak intihardı senin için,neden yaptın bunu?"
onu kenny denen şerefsizin elinden almamı kastediyordu.
ah,seni yer cücesi..
"senin için bu dünyayı ayaklarımın altına alırım,kaptan. bunu bilmiyor musun?"
artık ona karşı daha cesur davranabiliyordum ama onu rahatsız etmemeye özen gösteriyordum. kısaca,aşkımı içimde yaşıyordum.
gözlerini devirdi.
"benimle senli benli konuşman hoşuma gitmiyor velet."
gülümsedim.
"benimde hoşuma gitmeyen birçok şey var kaptan."
"ne gibi?"
derin bir nefes aldım.
"duygularımı göz ardı etmen gibi. beni görmezden gelmen gibi. beni incitmen gibi. sana ne kadar aşık olduğumun farkında olmaman gibi. işte,bu gibi şeyler de benim hoşuma gitmiyor."
"canımı sıkıyorsun velet. sen benim askerimsin,benim öğrencimsin,bu konuyu seninle aylar önce konuştuk ve konu kapandı."
başımı öne eğdim,içimi umutsuzluk kaplıyordu zamanla. kırılıyordum,yıpranıyordum ama bunlar onun suçu değildi. yakasından tutup ona 'beni neden sevmiyorsun' diye soramazdım.
uzun bir süre sessizlik oldu,ne o konuştu ne de ben cesaret edip konuşabildim. ay ışığında parlayan koyu saçlarını seyrediyordum.
"teşekkür ederim." dedi.
"ne için?" diye sordum.
"hayatımı kurtardın, aslında sen olmasan da başımın çaresine bakabilirdim ama bana yardımın dokundu. yine de bir daha intihar etmeye kalkışma,her zaman şanslı taraf olamayabilirsin."
gülümsedim,teşekkür ederken bile duygularını bastırıyor ve zorlanıyordu.
"emrinde çalıştığım bir komutanımı kurtarmak benim görevim,bunun için bana teşekkür etmene gerek yok."
"hey,velet! benim sözlerimi bana karşı kullanma ve bir daha benimle senli benli konuşma. anlaşıldı mı?"
"anlaşıldı kaptan!"
"hadi,yatağına dön. yani.. işte yatak benzeri şeye."
kıkırdayıp onunla beraber ayağa kalktım.
ama.. yapmam gereken bir şey vardı.
tüm bu tehlike ve bu kaosun içindeyken,bunu yapmazsam devam edemeyeceğimi hissediyordum.
"levi.." dedim ve onun durmasını sağladım. arkasını dönüp kaşlarını çattı ve hiç beklemeden bana saydırmaya başladı.
"bir daha bana adımla hitap edersen sana üç hafta boyunca-"
boynuna atladığım an susup kalmıştı.
ah,bu koku..
bu sıcacık ten..
ona tüm gücümle sıkıca sarıldım. ondan ayrılmak istemiyordum,bitsin istemiyordum bu an,büyülenmiş gibiydim sanki.
hiçbir tepki vermeden öylece duruyor,kıpırdamıyordu.
sanki bir farklılık vardı onda,eskiden olsa şimdiye beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme yumruğu yapıştırmıştı.
"levi.." diye fısıldadım.
"seni çok seviyorum.. saçının teline bile zarar gelmesine asla müsaade etmem. ben yanında olduğum müddetce kimse sana dokunamaz,zarar veremez. anlıyor musun beni?"
beni belimden kavradı ve beklediğim o hareketi yaparak kendinden uzaklaştırdı.
üzgünüm ama şu an suratıma tam olarak boka bakar gibi bakıyordu.
"ben lanet bir velet değilim,senin korumana ihtiyacım yok. bir daha sakın bana dokunma,bu uyarıyı bir daha yapmayacağım."
bu kırıcı sözlere karşı artık sanki bir kalkan oluşturmuştum,beni eskisi kadar etkilemiyordu.
o iyi olsun da,gerisi önemli değil. istediği kadar beni kırabilir.
"yatağına dön velet."
"emredersiniz kaptan!"