the rain at midnight

152 31 12
                                    

Saat 01:30 civarı.
Dışarıda saatlerdir bana eşlik eden sağanak yağmur, sürekli kendini hatırlatarak karanlık odamı ara ara aydınlatan şimşek ve beraberinde gelerek hıçkırıklarımı örten, fakat alt kattan gelen sesleri gizleyemeyen gök gürültüsü.

Annemin sesi yükseldiğinde, yine bir şeylerin kırılacağını anlayarak acıyan gözlerimi sıkıca yumdum. Kırılma sesleri, annem ve babamın bağırışmaları arasında kayboldu çok geçmeden. Saatler önce başlayan kavgaları bitmek bilmiyordu her zamanki gibi. Sıkıca kendime çektiğim dizlerime sarıldım boğazımdan bir hıçkırığımın daha çıkmasına engel olamadan.

Gözlerim acıyor, başım ağrıyordu. Göğsümde hissettiğim, her geçen saniye derinleşen ağrı içinse henüz bir tanım bulamamıştım.
Ağlamaktan tükenmiştim adeta.

Bir anda dış kapının sert bir şekilde çarpmasıyla irkildim. Bu, babam veya annemin - tıpkı abilerim gibi - evden çıktığını gösteriyordu. Saatler, belki de günler sonra eve geleceklerdi, döndüklerinde ise kavgaları yeniden başlayacaktı.

Yanaklarımdan çeneme kadar akan göz yaşlarımı avuç içlerimle sildim. Oturduğum yatağımdan güçlükle kalktım ve merdivenlerden aşağıya, kavganın gerçekleştiği salona ilerledim.

Merdivenlerde başlayan cam kırıkları, salonun ortasına kadar devam ediyordu.

Etrafıma bakındım. Evde benden başka kimse yoktu. Kavgayı dinlemek istemeyen abilerim henüz annem ve babam tartışmaya başladığı an evden çıkmışlardı. Şimdi ise ne onların, ne de annem ve babamın nerede olduğunu biliyordum.

Gözlerimi ovuşturdum, başımda yankılanan sesler hala silinmemişti. Eğildim, ellerim titreyerek bir parça camı aldım. Her birinin kenarları, sanki bedenime saplanmaya hazırmış gibi keskindi. Yavaşça, bir parça camı başka bir parçanın yanına yerleştirirken, gözyaşlarım yine yanaklarımdan süzüldü.

Bir süre daha camları toplamaya devam ettim, nihayet toplamayı bitirebildiğimde saatler olmuştu. Ellerim kan içinde kalmıştı, ama bu kan, içimdeki acının biraz olsun dışa vurması gibi hissettiriyordu.

Odama geri döndüğümde, yatağıma oturdum ve avuçlarımdaki kesiklerin her birine yara bandı yapıştırdım. Dışarıda hala yağmur yağıyordu, ama içeride bir şey değişmişti. Beni içimdeki yaralarla baş başa bırakacak kadar sessizdi

 Beni içimdeki yaralarla baş başa bırakacak kadar sessizdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Coraline - jeongcheol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin