ALBORA,

18 3 0
                                    

Albora,

2,

Nefesim Ankara'nın icra sokağında dolaşırken verdiğim nefes ile anlık olarak boğuldum. Gözlerimde beliren güneş ışığı Ankara'nın karanlık yüzünü bir gün daha sakladı. Telefonumdan gelen ses gözlerimi kapatmamı sağlarken, adımları sokağın ilerisinde ki yere odakladım. Tabelanın dakikalar sonra söneceği isme ilerledim. Albora'ya.

Varlığını bile bilmediğim sokakta, gitmem gereken yerin saatini kaçırmıştım. Dudaklarımdan çıkan bir kaç küfür ile tabelanın önünde durdum. Siyah mat kapı gözümde şahlanırken üç defa kapıyı tıkladım. Her tıkladığımda elim, titredi. Açılan kapı ile yüzümde beliren ağır sigara kokusu bir oldu. 

Karşımda dikilmiş maskeli adam kaşlarını çatarken yutkundum, aldığım nefes ile cesaretlenip dudaklarımı araladım, "İş için geldim," Verdiğim nefes buhardan çıkarken başını salladı, "Gir içeri," Yavaşça adım atarak ağır içki kokusu olan yere adım attım. Ne tip işler döndüğünü anlamadığım yere dikkatlice baktım. Burada sanatkar, diyebileceğim hiç bir tip gözükmüyordu.

"Adın ne?" Arkamda duran korumaya baktım, "Lavin," içten bir nefes alarak onu takip ettim, ilk başta söylediğim isimle bir bakış atmıştı, beni hatırlaması ise bir kaç saniyesini aldı. Büyük kırmızı kapıdan ilerledim, ilerlerken kırmızı kıyafetli kadın yanımdan geçti. Zümrüt yeşili gözleri al beni gibi bakmıştı bana.

"Sen," karşı tarafımda siyah deri koltukta oturan adam, seslendi. "Lavin Demir misin?" Elimde tutuğum resmimi sıkıca tutarken başımı salladım, "Evet," diyebildim, sesimde çıkan titreklik ile anlık olarak sinirlenirken karşıda ki adam güldü, "O zaman beni geçmen için resim yapman gerek," 

Kapının ardında gelen tuval boyama ile başımı o yöne çevirdim. "Neyin resmi ama be-" dudaklarımdan çıkan kelimeyi kesen başka bir adam oldu. "Ünlü olmak istiyorsun değil mi Lavin?" Başımı salladım, bu tenha yere gelmek için tek sebebim oydu, gerçek bir sanatkar olmak. "O zaman, bize bir resim çiz." 

Kaşlarımı kaldırırken başımı salladım, içimde var olan o acıyı bu resimle akıtabilirdim, bu kara dünyada bana aydınlık bir bahçe gösterebilirlerdi. "Yapacağım..." dudaklarımdan çıkan fısıltıya ileri adım attım.

Resim kağıdı, kurşun kalemler, silgi çeşitleri bile vardı. Ana temayı söylemişti adam, o zaman aklıma gelen anlık kadın figürünü çizecektim. Kırmızı boyayı her resme vurduğum fırça kollarımın diken olmasına sebep oldu. İçimde  ki kız o kadar resme açtı ki, kullandığım her ne içimde bir matem oluşturuyordu.

Saniyeler dakikaları kovaladığında uzun bir sessizlik sanki yeminle bozuldu. Resim ile bedenimi koymuştum. Her çizdiğim çizgi de bunun bana mukafatı olacaktı. Olmalıydı da..

"Lavin, Lavin," Belinde ki silahı masaya bırakırken dudaklarından çıkan şehvet anlık olarak, vücuduna aktı. İçinde ki şehvet gök yüzünden inan yağmur gibiydi. Küçük ve ıslak ama dolu..."İçinde ki şehvete bayılıyorum, sanki damarlarımda geziyor." Yanağıma küçük bir öpücük kondururken fırçayı elimle sıkıp gözümü kapattım, kargaşa çıkartabilecek bir gücüm yoktu..

"Aynı benim kadınlara olan şehvet duygum gibi.." Resme dokunurken başını hafifçe bana çevirdi. Kırmızı kadın çizmiştim, saatler önce gördüğüm kadın beyaz tenli ve zümrüt yeşili gözlerini anımsatarak yapmıştım. En çok kırmızı kıyafete daha doğrusu pelerine odaklandım, o kadar çok iyi bir ton tutturdum ki kan gibi rengi resimde akıttı. O akan noktaya baş parmağını götürdü.

Yavaşça bana dönerken yüzünde otuz iki diş gülümsedi, sağ elli dudaklarıma doğru ilerken yavaşça alt dudağıma kan rengini dokundurdu. Ona karşı bakışım ne mi oldu, ölüm gibi izledim. "Beni geçebildin Lina," parmağında ki rengi bu sefer dudaklarına geçirdi. "Bu kan rengiyle ama, Sinyor.." Ayakkabı sesi daha fazla yankılanırken belimi tutup sağ eliyle çenemi kaldırdı," Sinyor'u geçmen gerek.."

Sinyor.. Büyük Patron..

Gözlerimi kısarak geri adım attım ve içten sanki hiç nefes almamış gibi nefes aldım. Yavaşça terlemeye başlamış, içimde ki korku bedenimden ayrılmayacak şekilde yapışmıştı. Erkek egemenliğinin olduğu resim galerisinde hayata tutunmaya çalışıyordum, ne acı verici bir şeydi bu. "Sinyor ne zaman gelecek," gözlerimi adama çevirirken dudakları yavaşça ama nazik bir şekilde küçüldü. "Sinyor, gelmeyecek efendim. Kız Sinyor'a gidecek." 

Öne adım atmış kısa ama geniş omuzlu adama baktım. Sanırsam on yedi yaşında tutsak bir kafes olarak burayı seçmişti, açıkçası ondan bir farkım kalmamıştı. Yirmi bir yaşında resimle yanıp tutuşan bedenim, ve bu bedenimde hissettiğim çizimlerimle, bende o çocuk gibi burada tutsak olmuştum. "O zaman," Karşımda ki adam bana gelirken elini kaldırdı. "Ziyaretini tamamlayalım," 

Psikopat vari tavırları sesinde ki tondan anlaşılıyordu, yaşadığı onca acıyı gözlerinde belirgin olan ama anlaşılmayan ıslaklıktan görebiliyordum, ama o sanat dünyasına ait değildi. O Sinyor'un pis işlerini yapıyordu, bunu cebinde beliren bir kaç eşyadan anlamıştım.

"Burası.." Adımları siyah perdeyi çekerken arka tarafta beliren eğlenceye döndüm. Seksenler hissi veren planda, kadınlar ve erkekler çalınan müzik eşliğinde dans ediyordu. Her dans edişlerinde karşı tarafa duyguları şahlanıyor, ardından bedenlerini onların üstlerinde buluyorlardı, ama sanat bu değildi. Sanatı bu şekil icra etmek isteyenlerin şekilliydi.

"Albora,"

Resimler gözüme iliştiğinde sanırsam seksenlerin başında çizilmiş Portre resimleri vardı. Resimlerde ki karakterlerin gözleri o kadar çok gerçek vari çizilmişti ki, aşağıda birbirini delice yiyen insanlara öfke ve nefretle bakıyordu. Gözler her şeyi yansıtıyordu.

Dakikalarca izlediğim yerden gözlerimi alırken saniyeler önce kapıya doğru adım atmış adama baktım. Sağ elini hafifçe bana uzatırken elimi korkak ama hızlı bir şekilde tutkundum. "Şimdi Liva, seni zor ama küçük bir ziyaret bekliyor."



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 23, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİGARAMDAKİ İZMARİT (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin