mfö - hep yaşın 19
"gel yanıma sar beni.
bugün var yarın yokuz."şubat, 2016.
"leyla uyan artık geç kalacağız!" kafama yastığı yediğimde acıyla inledim. "beş dakika daha." diyerek sağ tarafa döndüm. dün o kadar geç bir saatte eve dönmüştük ki gelesiye yemek bile yemeden direkt kendimi yatağa atmıştım.
"hala aklım almıyor ya. pişkin pişkin sırıtıyordu karşımda!" diyen lilya'ya göz devirmeyi çok isterdim fakat ona bile mecalim yoktu. "verdiğim emekler haram zıkkım olsun valla."
"üzüldüm adına." diyerek yorganı kafama kadar çektiğimde sustu birkaç saniyeliğine. "bu kadar takma ya kafana. depresyona girersin maazallah." dediğinde kafamı kaldırdım ve yorganı üzerimden çektim.
"kusura bakma da ayrılmanız tam yerinde oldu. bu duruma çok üzülemiyorum."
"üzülüyormuş gibi yapmayı dene bari."
"ya aynen. sen çıkasın diye o şerefsizle işbirliği yaptım ve bunun için üzgünüm evet."
"kim dedi sana yap diye?" dedi. "kabul etmeseydim de kalsaydın orada. senin orada burnun sürtecekti de işte, abla kalbi dayanamadım." dediğimde bir şey demeden yatak odasından çıktı fakat "bu işte kendine başka bir ortak bul!" diye bağırdı. yatağımdan seri bir şekilde kalkıp oturma odasına geldiğimde kahve deri koltuğun üzerindeki çantasına defterlerini yerleştiriyordu. "ne demek başka ortak bul?"
"dümdüz," dedi. "bu işte yokum ben leyla."
"allah allah. ben senin için başımın belaya girmesini asla sorun etmiyorum ama sen, senin için kabul ettiğim bu işte yer almayacağını söylüyorsun. lilya kusuruma bakma ben senin için başımın belaya girmesini gözardı ediyorsam sende benim için belaya bulaşıver, zahmet olacak senin için tabii-"
"yahu bir dur! babamın yanına gideceğim bir hafta muğla'dayım. senin bu işi üç günde halletmen lazım muğla'dan sana nasıl yardımcı olabilirim?"
"gitmeyiver," dedim. "baban kaçmıyor ya."
"babaannem öldü leyla nasıl gitme?" dediğinde istemsizce elimle ağzımı kapattım. "yemin et."
"valla." dediğinde yanına gidip sarıldım. karşılık vermediğinde geri çekildim ve yüzüne baktım. "başınız sağolsun da insan bir karşılık verir. acını paylaşıyorum burada."
"ne acısı ayol?" dediğinde ayrılmıştık. "baba tarafımdan oldum olası nefret etmişimdir zaten. gudubet karı." kaşlarımı çatarak onu dinlediğimde hafif tebessüm ederek "yalan yok hafif üzülmüş olabilirim de o kadar da değil. babamın zoruyla gideceğim yoksa meraklı değilim." dedi.
"olsun başınız sağolsun yine de." diyerek omzunu hafifçe sıktığımda gülümsedi. "sağol. seni de yarıyolda bırakmış oldum ama-"
"ne yarıyolu canım! ben bu işi kendi başıma da halledebilirim. senin varlığın çok da işime yaramazdı." diyerek mutfağa ilerlediğimde arkamdan bağırdı. "o zaman neden başımın etini yiyorsun!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Kaldırım | Emir Can İğrek
Fanfiction"her zaman yaptığın gibi..." dedi kırık bir sesle, kendisi hayata veda ederken beni hayata bağlamak istercesine. "her zaman yaptığın gibi kitaplığını kurcalayacaksın." dediğinde sırıtmadan edememiştim. bu sırıtmanın keyifli bir ortamda yüzümde oluşm...