BÖLÜM 2 (Tuhaflıklar Silsilesi)

204 58 310
                                    



Çay, kurabiye ile yapılan hoş sohbet ve genel bilgilendirmeden sonra Gülsüm Hanım akşam yemeğini pişirmek için mutfağa girerken Osman Efendi, Kerem'i üst kata, kalacağı odaya çıkardı. Yüksek tavanlı uzun ve geniş evin üst katı da alt katı kadar güzeldi. Merdivenin sonu geniş ve ferah bir salona açılıyordu. Cam duvar bütün güneşi içeri davet ederken azami tutulmuş, tümü beyaz mobilyalar insanda rahatlama hissi uyandırıyordu. Büyük, beyaz saksıların içindeki heybetli bitkiler insana doğada olduğu hissini aşılıyordu. Evin bir hasta için ve bir uzmandan yararlanarak dekore edildiği ziyadesiyle belliydi.

Salonun iki yanında, odalara açılan beyaz kapılar vardı. Osman efendi sol en sondaki kapıyı önden yürüyerek açtı.

"İşte burası senin odan. Biraz küçüktür ama kullanışlıdır."

Kerem aralanan kapıdan içeriye girdi. Odanın iki yanında evin önüne ve yan tarafına bakan fransız pencereleri vardı. Kapıdan girildiğinde bu pencerelerden biri sağ tarafa diğeri hemen karşıya düşüyordu. Sol tarafta başlığı duvara dayalı tek kişilik karyola, karyolanın sağ tarafında komodini, karşı pencerenin yanında dört kapılı elbise dolabı mevcuttu. İki pencerenin arasındaki boşlukta masa ve sandalye, evin önüne bakan pencerenin önünde tek kişilik zarif bir koltuk ile sehpa duruyordu. Kapının sağındaki başka bir kapı ise odanın içine yapılmış banyo ve tuvalete açılıyordu. Kerem valizini yere bırakıp odanın içinde göz gezindirirken Osman efendi konuşmaya devam etti:

"Yan oda Şule kızımın odası. Onun diğer yanı da Gülsüm hanım ile bizim kaldığımız oda."

Kerem pencerenin önüne doğru yürüdü.

"Geceleri kapını kilitli tut. Bazen Şule kızım gece evin içinde gezinir, korkma."

Kerem pencerelerdeki korkuluklara baktı.

"Biz genelde sabahları sekiz gibi kahvaltıya otururuz ama sen istediğin zaman yiyebilirsin. Öğlen yemeği yemiyoruz. Onun yerine genelde meyve, kuruyemiş, varsa çay börek türü atıştırılır. Ancak sen istersen yemek yersin tabii. Gülsüm Hanım'a söylersin o senin için hazırlar. Akşamları da altı ila yedi arası akşam yemeğimizi yeriz. Biz on gibi uyumak için odamıza çekiliriz. Malum sabahları erken kalkıyoruz. Başka bir şey varsa da şimdi aklıma gelmiyor. Nasıl olsa bundan sonra beraberiz, sorarsın, öğrenirsin evladım. Şimdi istersen eşyalarını yerleştir ve akşam yemeğine kadar dinlen."

Kerem kapıya yönelen yaşlı adamı takip etti.

"Sağol Osman Bey amca."

Yaşlı adam kapının dışına çıkarken Kerem kapıyı kapatıp tekrar odada göz gezdirdi. Uzun duvarlarla, jiletli tellerle, demir korkuluklarla ev üst düzeyde korunuyordu. Bunca güvenliğin sadece akıl hastası bir kızı zaptetmek için alınmış olması Kerem'e abartı ve saçma gelmişti. Bakışları yan oda duvarına gelince sabitlendi. Bir süre aynı noktaya bakmaya devam etti. Duvarın diğer tarafındaki kızı şimdi daha çok merak ediyordu.

***

Kerem eşyalarını yerleştirdikten sonra tekrar alt kata indi. Sessizliğiyle ölüyü andıran evin sadece mutfak kısmı hareketliydi. Tabak çanak tıkırtılarının geldiği mutfakta Gülsüm Hanım, yeni gelen korumayı misafir gibi görmüş, onun için çokça emek isteyen birkaç yemek pişiriyordu. Yıllardır dışarı çıkmadığı bu evde yeni yüzler gördüğünde mutlu olduğu için kimse bu kadını suçlayamazdı.

"Çok güzel kokuyor."

Gülsüm Hanım kendi dünyasına dalmış, en iyi bildiği şeyi refleks halinde yaparken duyduğu sesle irkildi. Ancak dönüp girişte duran Kerem'e bakarken o tatlı gülümsemesini esirgemedi.

DELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin