salondaki koltukta oturmuş bekliyordum. her şey o kadar garip geliyorduki demin olanlar gerçek miydi? şuan rüyanın içinde miydim ? minho cidden evime geliyor muydu ? bir rüyanın içinde olup olmadığımı anlamak için koluma güçlü bir çimdik attım ve hissettiğim acı ile yüzümü buruşturdum. bunlar cidden gerçekti.minho beni seviyor.
ve bende onu...
gelmesini beklerken arada kapı deliğinden dışarıyı kontrol ediyordum. sahi o gelince ne yapacaktık ki?
hadi ama seungmin saf olmadığını biliyorum. salağa yatma lütfen.aklıma gelen düşünceler ile içimdeki heyecan daha da artmıştı. salonun bir yanından diğer yanına gidip duruyordum. daha o gelmeden kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissetmeye başlamıştım. buna minho etkisi diyorlar heralde. sırıtıp koltuğun diğer tarafına doğru yürüyecekken dışarıdan gelen korna sesi ile duraksadım. gelmiş miydi cidden ? olduğum yerden koşturarak kapıya vardım ve delikten tekrar dışarıya baktım.
o cidden gelmişti.
ne olur olmaz diye ayakkabılıkta duran evin anahtarını alıp elimi kapı koluna yönlendirdim. içimdeki heyecan git gide büyüyordu ve şuan bunu bastırabilecek hiçbir şey yoktu. kendimi toparlayıp yavaşça kapının kolunu indirdim. kapıyı açtığımda onunda çoktan arabadan çıktığını gördüm. şuan ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum ama umarım minho ne yapması gerektiğini biliyordur.
o fazla büyük olmayan bahçeden geçerken gözlerimizi buluşturdum. buluşturmam ile kalbime çarpan o his yüzünden garip hissettim ama sanki o utangaç seungmin yok olmuş gibi gözlerimi asla gözlerinden ayırmıyordum. yüzündeki minik gülümseme ile bana yaklaşıyordu.
iyice bana yaklaştıktan sonra hiçbir şey demeden elleri belimdeki konumunu buldu. karnıma bir şeyler oluyordu ama güzel şeyler. hiç bekletmeden bende kollarımı boynuna doladım. çok yakındık.
"seungmin." gözleri parlıyordu resmen. "hmm?" kafasını biraz daha yakınlaştırdı. "seni her şeyden çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" utanmıştım ama bakışlarımı o güzel gözlerden bir saniye olsun çekmek istemiyordum. resmen beni etkisi altına almıştı. "bilmem öyle mi?" bilsemde hemen kabul etmeyip biraz uzatmak istemiştim bu anı. sırıttı. "öyle."
gözlerimi gözlerinden çekmek istemiyordum ama bir şeyler ve beni zorlarken bakışlarım bir iki saniyeliğine o dolgun dudaklarına kaydı. yaptığım şeyi farkedip hemen gözlerimi tekrar gözlerine çıkarttım ama o bu yaptığımı farketmiş olmalı ki sırıtarak bana bakıyordu. içten içe yanmaya başladığımı hissediyordum. bir anda belimdeki ellerini sıkılaştırmasıyla irkildim. gözlerimi ellerine doğru çevirip tekrardan eski halime döndüğümde bu sefer onun bakışlarının benim pembeliklerimde olduğunu farkettim ama o benim gibi utanmak yerine gözlerini bir saniye olsun çekmeden dudaklarıma bakıyordu.
anın etkisiyle boynundaki kollarımı sıkıştırmamla daha da yakınlaşmıştık ve en sonunda dayanamamam ile birlikte dudaklarının tam bitiş çizgisine kısa bir öpücük kondurdum. karnımda adeta bir şenlik vardı. ilk hamleyi benden beklememesinin verdiği şaşkınlıkla bana baktı ve zamam kaybetmeden gözlerini tekrardan alt tarafa indirdiğinde beklemenin bir anlamı olmadığını farketti.
aramızda santimler varken dudaklarımda sıcak nefeslerini hissediyordum. kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu ve bu hiç sağlıklı değildi. ortamın havasının anında değişmesiyle sıcak nefesleri kesilip olması gereken şeyi yaptı. dudaklarını zaman kaybetmeden benimkilere bastırmıştı. hissettiğim pembelikler ile iyice onu kendime çektim ve dudaklarımızı hareketlendirmeye başladık. ne sert ne yavaş tam tadında duygularımızı birbirine katarak öpüşüyorduk.
