KÜÇÜK HANIM

24 4 0
                                    

Kalbim durmuştu sanki. Bu soru öyle bir soruydu ki, ahiret soruları bir araya gelseler bunun yanında çok hafif kalırlardı. İlk defa kendimi böyle hissediyordum ve aklımda o meşhur soru dönüp duruyordu; "Bana ne oluyor?"

Kendimi tüm bu düşüncelerden uzaklaştırmaya çalışarak başımı aşağı yukarı hızlıca ve hevesle salladım.  Ardından "Ederim" dedim gülümseyerek. Ellerini belime nazikçe doladı ve ben de onun bu hareketiyle birlikte sağ elimi onun sol omzuna yerleştirdim. Dans etmeye başladıktan bir süre sonra gözlerim bizimkilerin olduğu masaya kaydı ve onların bizi izlediğini gördüm.

Özge ile Sema alkışlıyordu ve diğerleri de içtenlikle gülümsüyordu. Toprak'ın da gülümsemesi beni şaşırtmıştı ama hoşuma gitmişti. Ardından Anıl'a baktım, gülümsüyordu. Çok içten gülümsüyordu.

Tam emin değilim ama cidden bir âşık gibi bakıyordu ve her gülümsemesinde gözlerinden bu duygu geçiyordu. Belki de âşıktı,âşıktım... Tamam saçmalama artık Mavi.

Ona odaklandım, sadece ona ve aynı onun bana gülümsediği gibi gülümsemeye çalıştım ama onun kadar başarılı olamadım. Aklımda onun hakkında o kadar çok soru işareti dönüyordu ki zihnimin tüm bu sorularına cevap bulmak neredeyse imkânsızdı.

Gerçekten asıl amacının ne olduğunu anlamak istiyordum. Şimdiki halimize bakılırsa birbirimizi tanıma aşamasında olan iki gençtik. Ve ben onun için ne ifade ettiğimi gerçekten bilmiyordum. Acaba benim gibi farklı kızları da böyle dansa kaldırıyor muydu yoksa ben ilk miydim? Fakat bakışlarından daha önce kimseye böyle davranmadığını sezebiliyordum.

Kafamdaki tüm soruları ona yöneltmek istiyordum. Ve bunun ilk adımını atarak, "Neden bana böyle bakıyorsun?" diye sordum. Sesimde ciddilik vardı ama bunun ardından pişman olarak hafif cilveli bir şekilde gülümsemeye çalıştım. Fakat bundan da pişman olduğum için başımı önüme eğerek vereceği cevabı bekledim.

Anıl-"Nasıl bakıyor muşum?" Bu cümleyi kurarken gözleri dudaklarıma kaydı ve utanarak başımı tekrar önüme eğdim. Ardından alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.

"Sanki..." kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Normalde kız erkek fark etmeksizin yeni tanıştığı herkese mesafeli ve ciddi davranan ben nasıl oluyordu da onun karşısında böylesine iradesiz ve utangaç durabiliyordum?

Anıl-"Sanki?" diyerek beni tekrar etti.

Çocuksu bir sesle "Ya, söylesem dalga geçeceğinden yüzde yüz eminim." dedim.

Anıl-"Söz, dalga geçmeyeceğim." dedi ısrarlı bir ses tonuyla.

Tüm cesaretimi toplayıp duruşumu dikleştirdim. Derin bir nefes verip ardından tek nefeste "Sanki âşıkmış gibi bakıyorsun." dedim. Bunu bir anda söylemem onu bozguna uğrattı ve bakışlarındaki şaşkınlığı fark ettim. Fakat bunu  fark ettiğimi anlayarak yüz ifadesini düzeltti ve o da duruşunu dikleştirdi. Tam bir şey söyleyecek sandığım sırada ağzını sadece iki saniyeliğine açıp geri kapattı. Ve sadece gülümsedi. Hiçbir şey söylemedi.
Gözleriyle, bakışlarıyla, gülümsemesiyle konuştu.

"Bir şey demeyecek misin?" diye sordum.

Anıl-"Doğru cümlelere sesimi çıkarmam," Duraksadı ve sonra ekledi. "Ve senin az önce kurduğun cümle nesnel bir cümle olacak kadar doğru ve kanıtlanabilir bir cümle, Mavi." Kalbim bir kez daha durdu ve bir kez daha...

Rüya mı görüyordum? Neydi bu şimdi, neden daha yeni tanışıp kaynaşmamıza rağmen bu kadar açık sözlüydü? İçimden bir ses "Ona güven."
diye haykırıyordu ama başka bir seste "Sen bu kız değilsin Mavi, kendine gel. Sakın çabuk kanma." diye beni kesin bir dille uyarıyordu.

YA AŞK YA ACI:AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin