Chan gerginlikle salladığı vücudunu aniden durdurdu. "Aşkım yok, vazgeçtim ben eve gidiyorum."
"Chan otur oturduğun yerde kafanı kırarım." Minho dişlerinin arasından ne kadar gülümsese de kızarmış gibi konuştu. Sanki hiç evlerine gelmemiş gibi sevgilisi, evi bulamadığını -ne hikmetse- gelip onu almasını söylemişti. "Sen beni hiç sevmiyorsun he" Chan sevgilisinin onu azarlamasına karşı dudağını büzdü. Yumuşamamak için ona bakmayan Minho tekrar azarlar gibi konuştu. "Ya Chan, aşkım, hayatımın anlamı," dayanamayıp sevgilisine baktı."Aşkım hayır seviyorum, yerim seni büzme dudağını." İki elini sevgilisinin yanaklarına koydu. Ellerinden taşan yanaklara asansörün istenilen yere geldiğini haber veren sese kadar sulu öpücükler bıraktı. Artık dudaklarını büzmeyen ve gülen sevgilisine baktı ve aynı şekilde gülümsedi. Dairenin önüne geldiklerinde zile basıp ayakkabılarını çıkarabilmek için bağcıklarını çözdü. Kapının açılma sesini duyunca elinin koyup ittirdi. Zaten kimsenin kapıyı açıp sevgilisini karşılamaya gelmemesine kaşlarını çatarken birde kapının hala tam açılmayışı onu sinirlendirdi. Kapının arkasından gelen kıkırtıları duyunca iç çekti.
"Tüh, kapıda açılmıyor ya of. Ne yapsak ki Jisung?"
"Tüh, paramparçayım. Ama ne derler Hyunjin?"
"Ne derler Jisung?"
"Para her şeyin kapısını açar!"
"Evet! Çok haklısın Jisung."
Minho şaşkınlıkla gözlerini belirtti. İsteme veya düğün öncesi olsaydı belki anlayışla karşılayabilir, çocuklar eğleniyor diyebilirdi. Ama tanışma yemeğinde pek yapılacak şey değildi. Sinirle soludu. "Açın şu kapıyı sıçtırtmayın ağzınıza." Kapının aralık yerinden iki el uzandı.
"İlk para!"
"İlk para!"
Chan sevgilisini sakinleştirmek için kolunu okşadı ve cüzdanını çıkardı. İçinden yeteceğini düşündüğü kadar parayı çıkarıp hala kapı aralığında duran ellere baktı. Parayı koydu.
"Yeter?"
"Anne! Eniştem geldi" Ve kilit sesi.
"Oğlum, hoş geldin geç içeri."
Chan ayakkabılarını çıkarırken Yongbok dayanamamış o hala işine devam ederken beline sarılmıştı. Chan ona sarılan çocuğa gülmüş karşılık vermişti. "Oğlum bırakta Chan abin çıkarsın üstünü."
"Tamam ya of!"
"Sıkıntı yok efendim, hoşbuldum." Ellerini öpmek için eğilen Chan'a, Bay Lee gülmüş sırtını sıvazlamıştı. "Geç bakalım içeri." Chan hala onun yanında gezinen Yongbok'u kolunun altına almış gülüşerek salona doğru yürümüştü Bay Lee'nin arkasından. Büyük uzun koltuğa bir yanına Yongbok diğer yanına Hyunjin olacak şekilde oturmuştu. Tekli koltuklara da Bay ve Bayan Lee oturunca Jisung Hyunjin'in yanına Minho'da Yongbok tarafında olan koltuk kolçasına oturmuştu.
Küçük bir tanışma faslından sonra duyduğu fısıltıyla kaşlarını çattı Chan "Eksi bir puan."
"Ne?"
"Haberin olsun"
Anlamadığını belli eder şekilde kafasını salladı ve konuşulan konuya geri dönmeye çalıştı genç damat. Puanlarımı sayılıyordu? Kaç puandan eksiliyordu veya neden puanları sayılıyordu?
"İstersen direkt yemeğe geçelim oğlum?"
"Benim için fark etmez efendim, ama öyle yapalım diyorsanız ben bir elimi yüzümü yıkayayım." Herkes ayaklanınca o da ayaklanmış, herkes yemek masasına giderken o banyoya geçmişti. Elini yüzünü yıkamış yan taraftan bir kaç yaprak peçete alarak silmişti. Kapıyı açtığı gibi sıçrarken karşısında gördüğü çocukla iç çekmişti. Zaten gergindi bu çocuk onu iyice geriyordu. Hyunjin ise "Eksi iki puan, aptallığına" dediğinde sesindeki duygusuzlukla daha çok gerildiğini hissetmişti Chan. "Ha? Ne diyon oğlum?"
![](https://img.wattpad.com/cover/353290916-288-k659001.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killshot •Jeonglix•
HumorChan Bana bir mesaj geldi jeongin Bilin bakalım niye? Amına koduğumun oğlu gene dershanede kavga çıkarmış çünkü Texting-Düzyazı Stray kids ağırlıklı Jeonglix