III

10 2 0
                                    

Sabah kalkıp, klasik rutin işleri halledip uyuşuk bir şekilde toparlanarak çıktım. O an telefonuma bildirim geldi. Jungkook, benden önce Taehyung'un evine vardığını söylüyordu.

Şaşırmamıştım. O ikisi de belli bir şekilde birbirinden hoşlanıyorlardı, nedense bunları söylemeyecek kadar çekingendi ikisi de.

Aralarına girmek, en azından şimdilik haddime değildi. Ben oraya doğru yürümeye başladım. Evlerinin önüne doğru geldiğimde, sen çıktın karşıma. Beklemediğim bir şekilde ikimiz de aynı anda gelmiştik.

Doğal olarak selamlamaya hazırlanırken, kapı açıldı. Taehyung kapıyı açıp ikimizi de içeriye davet etmişti. Oturduk. Yalnızca ben değil; Jungkook, Taehyung, Yoongi, Jisoo ve Chae.

Kalabalık, ve son derece samimiyetsiz bulduğum ortamda özen gösterdiğim yalnızca Taehyung, Jungkook, Jennie'ydi.

Jennie, tüm gün karşındaki koltukta seni izlemenin ve giderilen merakın verdiği huzuru sana anlatsam, kelimelerin yeteceğini sanmıyorum. Tüm gün, seni izlemeye hazırdım.

Ancak, öğrenci ortamı nihayetinde, Jungkook ve Chae yanıma oturdular. Sen karşıda, jisoo'nun ilişkisini dinliyordun. Sonra Taehyung geldi. Elinde bir sürü alkol şişesiyle birlikte.

Masaya bırakıp herkese dağıtmaya başladı. İçmeye başladık. Sen alışık olmadığını belli edercesine içerken ben alkolü su niyetine de içebilen bir insandım. Taehyung, jungkook'un yanına oturdu.

Hangi kafayla bunu yaptım bilmiyorum ama, konuşmaya başladım.

"Taehyung ve Jungkook, Taehyung'un odasına gidip orada için lütfen. Jungkook, sana sebebi açıklasın."

İkisi de sarhoş olmuşlardı, o kafayla sorgulamadan gittiklerinde, yapabilecekleri aklıma gelince bir an yüzümü ekşitip, sonra sırıttım.

Jungkook, yapacağını biliyor. Sarhoş olsa bile, bana söylediği gibi yaparsa belki de yarın ilan ederler aşklarını.

Ben, bunları düşünüp sırıtırken yanımda birini hissettim. Jennie, yanıma oturmuştun. Sana merakla baktığımda bir yöne doğru baktığını fark edince o yöne baktım.

Jisoo ve Chae, nasıl içmişlerse kucak kucağa, sevişiyorlardı. Bunu garipsemedim, çünkü bunları ilk kez görmüyordum.

Jennie, biraz Fransız kalmıştın sen olaya. Sana bakınca, bana baktın sende. Hafif ürkmüş bir şekilde bana bakarken konuştun sonra. Ben o günü, o anı aklımdan hiç çıkaramadım.

"Şey..  jisoo az önce bana ilişkisinden bahsediyordu.. aldatıyor mu yoksa? Böyleyse çok üzülürüm."

Sırıttım sana bakarak, biraz gülümseyerek konuştum seninle. Sen gerçekten de çok masumdun.

"Zaten bahsettiği kişiyle sevişiyor."

"Ha, ne?"

"Homofobik olabilme ihtimaline karşılık anlatmıştır. Öyle misin?"

"Hayır, nasıl öyle olabilirim ki?"

"Başka odaya geçmek ister misin?

"Nasıl?"

O kadar tatlı geliyordun ki bana. Gerçekten, delirmek üzereydim. Ama, beni yanlış anlama o zaman gerçekten de rahat olmamız için istemiştim. Şaşkın ve merakla bana bakıyordun.

"Burada bir çift sevişiyor, rahat bırakmak istemez misin?"

"A, doğru. Özür dilerim bir an afalladım. Geçelim elbette."

Ben, başkasını bilmem ama gerçekten kibarlığa önem veren bir insanım Jennie. Ama bu sırf kibarlık olsun diye değil, sadece elini tutmak istediğimden.

Elimi uzattım sana, bir an elime bakıp şaşırdın. Ama bu basitçe, ayağa kalkman için bir yardım gibi görünse de benim için çok şey ifade ediyordu.

Süt Ve BalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin