Anı

17 2 0
                                    

Birlikte başka bir odaya geçmiştik. Kocaman evde, her kim varsa biz hariç kucak kucağa sevişiyordu. Atmosfer elbette tuhaftı ama, bunu ikimizin de dert etmediğini düşünüyordum.

Birlikte oturduk, aynı koltuğa oturup birbirimize baktık. Elimde getirdiğim bir şişe alkol ve iki bardakla birlikte oturduktan sonra, bardakları doldurdum ve ikinci bardağı sana uzattım.

O sırada konuşmamak tuhaf olurdu, tuhaf olmasın istedim.

"Adını söyleyecek misin?

"Elbette, adın Jennie. Uluslararası ilişkiler bölümünden."

"Memnun oldum Jennie. Ben de lisa, istediğin ismi söyleyebilirsin."

"Memnun oldum lisa. Zamanla sana hak ettiğin bir isim takacağım."

"Sabırsızlıkla bekliyorum, Jennie."

"Dün sabah kütüphanede bana bakan kız sen miydin?"

Gözlerim açıldı bir an. Yüzüne baktım, sarhoş olmuş gibiydin. Alkole bu kadar dayanıksız olduğunu bilseydim sana o gün içirmezdim. Gerçi, o an böyle düşünürdüm. Şu an bundan pişman değilim.

"Sana baktığımı nereden çıkardın?"

"Baktın işte, ben gördüm."

"Hayır, bakmadım."

"Yalancı, ben görüyordum seni. Bakıyordun işte bana."

"Arada gözüm çarpmış olabilir."

"Kitap yerine beni okudun ama."

"Doğal değil mi?"

"Ha? Öyle mi?''

"Neyse, merak etmişimdir o kadar."

Jennie, o sırada daha yakınıma oturup hiç reddedemeyeceğim bir şekilde baktın bana.

"Sen neden bu kadar garipsin?"

"Nasıl?"

"Bak, Şişeyi yarıladın bile. Çok içiyorsun."

"Alışkınım, bir şey olmaz."

"Neden alışkınsın? Çok zararlı değil mi?"

"Umursadığımı söyleyemem."

"Birbirimize çocukluk anılarımızı anlatalım mı?"

"Neden?"

"Tanışıyoruz, daha yakından tanışalım istiyorum."

"Bilmiyorum."

"Lütfen.."

"Tamam, anlat."

"Sonra sende anlatacak mısın?"

"Evet."

"Söz ver."

"Jennie, söz."

"Güveniyorum sana."

"Güven bana."

"Tamam.. İlkokuldayken, tek başıma yemek yemeye başlamıştım. Sonra, içimden okulun çatısına çıkmak geldi. Orada kimse yoktu. Bende çatıya çıkıp bir kenara oturdum. Sonra da elimdeki yemeği yemeye başlarken, düştüm."

"Ne?"

"Ya hayır, öyle ciddi bir şey değildi ki. Sonra işte o günden beri hep burnum kanıyor. O gün de kanamıştı zaten."

"Şu an gayet iyi görünüyorsun. En son ne zaman kanadı burnun?"

"Hatırlamıyorum ki. Çok derin düşününce veya çok üzülünce kanıyor."

"Pek bir şey kaybettirmemiş sana."

"Teşekkür ederim. Ee, sende sıra. Söz verdin."

"Ama jennie, aklıma bir şey gelmiyor benim."

Sana söylediğim ilk pembe yalan olabilir. Çünkü onca kalabalıkta sana uygun bir şey bulmam imkansızdı. Çünkü, bu duyacakların sana göre değildi.

"Ama lütfen, söz verdin sen bana. Sözünde durmayacak mısın?"

"Elbette sözümde duracağım. Hmm.."

"Mm??"

"Pekâlâ, ben yaklaşık 6 yaşımdayken, kuzenimin beni çağırmasıyla parka gitmek istemiştim. Anneme söylediğimde izin vermedi. Kuzenim beni bekliyor sandığımdan, gitmek için ağlamıştım. Sonunda saçma bir poşet alıp eşyalarımı koymaya başladım. Evden gidecektim güya, bekliyor sandığım kuzenim de çoktan başkalarıyla parka gitmişti."

Beni gayet ciddi ve meraklı gözlerle dinliyordun. Sonlara doğru gözlerini açıp gülümsedin hafifçe. Susup sana baktığımda sende bana baktın. Gözlerim dudaklarına kaydığında kendime gelmem gerektiğini düşündüm.

Bakışlarım gözlerini bulduğunda gülümsedin konuşmaya başlamadan önce.

"Lisa.
Benimle yarın parkta buluşur musun?"

Süt Ve BalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin