Medya: Luna'nın vücuduna sıçrayan kara büyü.
🌙
Sessizlik. Annem ne diyeceğini düşünüyor. Bense ona merakla bakıyordum. Tüm kırgınlığıma ve yalanlara rağmen en çok bu sorunun cevabını merak ediyordum. Annem sanki alelade bir şeyden bahseder gibi konuşmaya başladı.
"Zamanı olmadı. Baban bir kral Almira Luna. Bir ülke falan da değil, büyük bir boyutun kralı. Üstelik sizi korumak pahasına veliahtlarını ve kraliçesini boyutundan gönderen bir kral. Babanın üstüne ne kadar büyük sorumluluk aldığının farkındasın değil mi?" Austin abim, annemin yaptığı konuşmada -Beni kıracağını öngördüğü içindi bu hamlesi sanırım.- ileri gitmesini engellemek amacıyla araya girecekken annem onu eliyle durdurdu ve konuşmasına devam etti.
"Küçük bir kız gibi hala sizi neden ziyarete gelmediğini sorgulaman, bencillik değil mi sence de? Üstelik baban sana sürekli ulaşmaya çalıştığı halde reddeden de sendin."
Dondum. Yüz ifademi gören annem dudağını ısırdı. Ama buna rağmen bunları söylemesi gerektiğini düşündüğü için olsa gerek başı dik, bakışları asla özür diler gibi değildi. Kendime gelmek amacıyla öncelikli olarak sol elimle sağlam bir tokat geçirdim yanağıma. Louis panikle elimi tutmak istedi ama izin vermedim. Odada bulunan herkes yaptığım hareket sonucu iki kat gerilmişti. Ama açıkçası bana iyi gelmiş kendime getirmişti. Anneme dönüp, babam hakkında anlattıklarını anladığımı belli etmek amacıyla kafamı salladım. Bu yeterliydi. Kelime ve sözcüklere gerek yoktu. Kelimelerin bittiği yer olurdu bazen.
Gözümden bir damla daha akan suya karıştı. Kendimi banyoya attığım andan beri beynimin içinde sürekli bencil kelimesi ve annemin ben odayı terk etmeden önceki son konuşmaları dönüyordu. Ya da belki de son konuşması değildi. Belki beni teselli edecek şeyler de söylemişti. Kimi kandırıyorsun? Tabii ki son konuşmasıydı. Annen her zaman çok acımasız bir kadındı, sadece bu yönünü ilk kez sana karşı kullandı. Evet. İlk kez kullanmıştı ve canımı hiç bu kadar yaktığını hatırlamıyorum. Gözyaşlarımı elimle sildim ve küvetten çıktım. Kıyafetlerimden akan suları umursamadan dolabımın önüne geldim ve giyecek kıyafet bakmaya başladım.
Kapım tıklatıldığında oraya döndüm. İki kere hızlı bir kere yavaş tıklatılmıştı. Gelen Louis'ti. Hemen kapıya koştum. Kilidi iki kere çevirdim ve kapıyı açtım.
"Sonunda be kızım bir saattir senin gelmeni bekliyorum. Baktım geleceğin yok ben geleyim dedim. MİRA! NE BU HÂL?!"
Yüzümü buruşturdum. Neden bağırıyordu şimdi? Louis banyoya koşmuş elinde bornozum ve saç havlumla geri dönmüştü. Bornozu üstüme giydirdi. Ve söylenerek saçlarımın nemini almaya başladı.
"Şu hale bak. Kendini ne hale getirmişsin. Hasta olmak falan istiyorsan gerek yoktu sen kafadan hastasın zaten. İsteseydin yatırırdım ben seni hastaneye." Dediği şeyle kaşlarım çatıldı. Ağzımı açıp konuşacakken eliyle pat diye ağzımı kapattı. Yaptığı hareketle gözlerim büyümüştü. Biraz gergindi galiba. Yok canım niye gergin olsun ki alt tarafı ikiziyle yalan bir hayat yaşıyormuş. Hm. Evet. Gergin olmakta haklı olabilirdi ama bana neden kızıyordu? Louis havluyu yatağın üzerine attı. Saçlarımın nemini alması bitmiş olmalıydı. Çok dağınık görünmüştü ama o havlu orada. Sinir bozucu. Dolabıma yöneldi ve bir dakika içinde yanıma geri geldi. Elime bir eşofman ve sweatshirt tutuşturdu.
"Eşyalarını daha fazla kurcalamak istemiyorum. İç çamaşırlarını al yürü giyin." Ağzımı açıp bunları kendimin de yapabileceğimi söyleyecekken işaret parmağını yüzüme doğru sallayarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Varisi
Fantasyİki türün özelliğini maksimum düzeyde gösteren dolunay tarafından kutsanan ikizler. Kral olan babaları gördüğü kehanetle güvenlikleri için Dünya boyutuna saklar. Diğer tarafta Pyreacre'den kovulan ve kovulduğu kara boyut olan Deathfall'da kendine...