Sahada eğitimden sonra yüzbaşı sırada duran askerlere bakınmıştı, gözlerini tanıdık yüzde tuttu ve konuştu ondan gözlerini ayırmadan.
"Asker, peşimden gel."
Minho ona seslenildiğini anlayınca başını sallamış, ilerleyen yüzbaşının peşinden ilerlemeye başlamıştı. Yüzbaşının tek adımı, onun iki adımı olunca neredeyse koştur koştur yürüyordu fakat kalkıp da koskoca yüzbaşına yavaş yürü diyemezdi ya. Ona yetişirken ilerledikleri odaya bakmıştı, içeri girdiğinde ne olduğunu anlamadı oğlan. Yüzbaşı ona döndü, ellerini arkasında birleştirerek konuştu.
"başla, soy şunların hepsini."
"Ne?"
Yığınla duran patateslere baktı Minho, gözlerini kırpıştırıp döndü yüzbaşına.
"Başlasana Lee, akşama yetişecek hepsi."
"E anasının avradı ama!"
Gözlerini büyüterek baktı Yüzbaşı, Minho'ya.
"Ne dedin ne? Madem küfür edeceksin düzgün et oğlum! Anasının avradı ne?"
"Anasının avradı işte, belki anası lezbiyen. Homofobik misiniz komutanım size ne ya?! Hem bu kadar patatesi tek başıma niye ben soyuyorum! Ceza almak için hiçbir sebebim yok!"
"İtiraz hakkı verildi mi sana asker! Hem, homofobik falan da değilim ben."
Minho baktı patateslere, ağlar gibi sesler çıkararak sandalyeye oturdu ve soymaya başladı söylene söylene, ağlar gibi konuştu.
"Şuna bak, zorla askere geldim onda da patates soyuyorum. Madem geldim çatışayım savaşayım nöbet tutayım, patates ne ya! Bu hallere de mi düşecektim ben.."
Changbin ona bakıp başını iki yana sallayarak çıkmıştı odadan, cezalı değilken oraya onu yollama sebebi çok farklıydı. Gelen telsiz seslerinden duyduklarıyla en azından onu korumak istemişti.
"Askeriyeye doğru saldırıya hazırlanıyorlar yüzbaşım! Tamam!"
Cızırtılı sesten sonra iç çekmişti Changbin aynı sesi duyan Hwang, göz ucuyla sahada duran Jisung'a bakmıştı. Onu yanına çağırdı.
"Hanji! Gel buraya."
Jisung gergince teğmenin yanına vardığında, Hyunjin onun yüzüne bakmıştı bir süre, konuştu tekrardan, yutkunduktan sonra.
"Sahanın en arka kısmında güvenli bölge dediğimiz yer var ya, oraya geç bekle benim gelmemi. Görev vereceğim sana."
Bir diğer teğmen Christopher, uzaktan gördüğü uçaklarla seslenmişti.
"Herkes güvenli bir yer bulsun, saldırı altındayız!"
Askerler korkusunu belli etmemeye çalışarak kaçarken bir yana hepsi, Changbin iki oğlanı kendine çekerek sığınmıştı bir köşeye. İkisini de kolları arasına almış, refleksle iki oğlanın da başlarını kendine doğru, boynuna doğru eğmişti. Duvarın arkasında saklanırken, bir anda patlamayla yer yerinden oynamıştı resmen, binanın bir kısmı çökerken, çöken yerden kaçmaya çalışmıştı yüz başı, yanında iki teğmenle. Yaralanan askerler vardı belli ki. Changbin silahını çıkarıp ilerledi görev bölgesine ve telsizi önündeki siperin üzerine bırakarak konuştu.
"Herkes görev bölgelerine, acil yardım lazım. Sağlık ekibini güvenli bir yere taşıyın ve asker yollanmasını isteyin!"
Bu sırada kendi kendine sinirlenerek patates doyan Minho, patlama sesiyle ve onun etkisiyle çöken duvarlardan kaçmış, dışarıya çıkabilmişti. Bu bombardıman hiç hayra alamet değildi kesinlikle. Etraf toz dumandı, göz gözü görmüyordu. Telsizden gelen sesle çıkardı belindeki telsizi. Bu ses tanıdıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anasının Avradı, Minbin ✔️
Fanfiction"başla, soy şunların hepsini." "Ne?" Yığınla duran patateslere baktı Minho, gözlerini kırpıştırıp döndü yüzbaşına. "Başlasana Lee, akşama yetişecek hepsi." "E anasının avradı ama!"