"Hadi ama Hyunjin! Şu halde bile tartışıyor olamazsınız!" Chan sinirle zindandaki ikiliyi azarlarken göz devirip bizim gruba baktım. Changbin ve Jeongin kendi kafasına göre takılırken Jisung dibi düşmüş gibi bakıyordu onlara karşı. Felix ise göz devirip çevreyi inceliyordu, bininci kez.
"Hyung-"
"Sus, Hyunjin. Chan haklı. Kavganın 'k"sını bilmeyen bir ülkedeyiz." Minho akıllıca bir şey söyleyince derin bir iç çektim. Bu Hyunjin denen şahıs çok dengesiz ve mız mızdı. Minho ise oldukça olgun ve sinirli bir yapıya sahipti. Bunun için tebrik edeceğim sırada Jisung bir adım öne çıkarak neşeyle konuştu.
"Bu adam kesinlikle çok haklı konuşuyor. Haklı şekilde elümi tutmak ister misiniz?" Gözlerim şokla açılırken diğerlerinin de benden farkı yoktu. Minho ise başta şaşırsa da sonradan yavaşça sırıttı. Demir parmaklıklara bir kaç adımda yaklaşarak kavradı demirleri. "Hmm... Çok fazla güzel duruyorsun."
Jisung utanarak saçını kulağının arkasına ittirdi. "Teşekkürler..?" Minho kafasını bir kaç saniyeliğine yere eğdi ve burnundan güldü. Elbette bu durum Jisung'a şok etkisi gibiydi. Gözleri ile çocuğu yiyecekmiş gibi bakarken içimden sabır diledim. "Han Jisung. Gidiyoruz."
Onu kolundan tuttuğum gibi kapıya götürdüm. Felix ve Changin ikilisini de alarak dışarıya çıktık. Chan'a ise onu beklediğimizi haber etmiştim. Beraber oyunlar oynayacaktık bugün. Bir kaç oyun bulmuştum geçen dolapta. Onları oynamak için anlaşmıştık bizimkilerle.
Kapıya çıkınca Jisung'un kafadına geçirdim bir tane. Acıyla mırıldanıp o da bana vurmak için elini havaya kaldırdı. Kaşlarımı çatarak işaret parmağımı tehditkâr bir biçimde salladım. "Aklından bile geçirme! İçerde dediğin de neydi öyle? Adamı daha tanımıyorsun bile Jis!"
"Bu tanışmayacağımız anlamına gelmiyor ama." Kollarını göğsünde bağladı ve meydan okurcasına gözlerini kıstı. Tekrar kafasına indireceğim sırada Chan gelip bileğimi tutmuştu. "Seungmin, ne yapıyorsun?"
"Bu salağı akıllandırmaya çalışıyorum."
"Ne gerek var? Minho'nun da baya hoşuna gitmiş bu durum. Hem merak etme, iyi birisi o." Bir ona baktım bir de bilmişçe bakan Jisung'a. Onun bakışlarına göz devirip kafa salladım. "İyi tamam. Ama o Minho bozuntusu, Jisung'un kalbini kırarsa beter ederim."
Chan gülümseyip hâlâ havada tuttuğu bileğimi saldı. Üstümü düzelttikten sonra onlara baktım. "Gidelim hadi. Uzun zamandır UNO oynamamıştım." Heyecanımı saklamaya çalışsam da sesimden belli olmuştu. Ben önden giderken diğerleri arkadan sohbet ederek geliyordu.
Kısa süre sonra yanımda bir hareketlilik hissettim. Kafamı kaldırarak bana gülümseyen Chan'a baktım. Onun gülümsemesine karşılık verdikten sonra önüme döndüm fakat o bana bakmaya devam etmişti. "Çok güzelsin."
Duyduklarım ile yavaşça kafamı kaldırıp ona baktım. Gözleri parlıyordu ve bu kalbimin pır pır atmasına sebep veriyordu. Gözleriyle biraz süzdü beni. Ben de onunla birlikte kendime baktım. Dizlerimin üstünde biten siyah bir kot şort, düz beyaz tişört ve siyaha yakın lacivert renginde gömleği ceket niyetine giymiştim. "Yakışmış. Kıyafet kombinasyonların çok iyi."
"Teşekkür ederim... Senin de geride kalır bir yanın yok gibi ama." Tatlı kıkırtısını duyunca ben de gülümsedim büyükçe. Kesinlikle bu adamda beni kendine çeken farklı şeyler vardı, anlamak zor olmuyordu. "Senin kadar olmasa da, teşekkür ederim." Kıkırdayarak elimi abartma der gibi salladım. Önüne dönerken gözlerimle yan profilini delik deşik etmiştim.
Pürüzsüz yanağı, güneş tarafından parlatılan tatlı gözleri, yüzüne tam oturan büyük burnu ve yumuşacık görünen dolgun dudakları. Derin bir iç çekerek adem elmasına kayan gözlerimi kaçırdım. Bildiğin koskoca ülkenin kralı Kim Seungmin olarak adamı gözlerimle taciz ediyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Lover Lover || Chanmin
FanfictionKendi şehrini yöneten Kim Seungmin'in, soyunu devam ettirmesi için bir partnere ihtiyacı vardır. Peki bu durum hoşuna gitmese de Avustralya Krallığından sürgün edilen Christopher Bang Chan bu fikirleri değiştirebilecek mi? ☆ Chanmin🫀