thirteen

238 39 9
                                    

Kapım açılınca ürkerek gözlerimi açtım. Yabancı bir sima ile biraz geriye çıkmış, sırtımı duvara sabitleyerek olduğum yere sinmiştim. Elim içgüdüsel olarak şişkin karnıma gitmişken yorgunlukla ona baktım. "Ne istiyorsun?"

"Korkma, Kim Seungmin. Sadece yemek getirdim." Kafa salladım ve önüme bıraktığı tepsiye baktım. Yemeklerin sıcak olması beni şaşırtırken konuşmuştu. "Yemeklerini eksiksiz ye. Senin için protein dolu yemekler ayarlattım. Bebeğe de sana da iyi gelir."

"Bekle." Bunu derken kolundan tutup ayağa kalkmasını engelledim. Yerde oturduğum için yanıma çökmüştü. "Bana neden yardım ediyorsun?" Bakışları o an değişmişti. Anlamadığım bir duyguyla bana bakarken diğer elini saçlarıma yerleştirip hafifçe okşadı. "Ben... Chan'ın arkadaşıyım."

Chan'ın adını duymamla gözlerim büyüdü. Sevinmiştim, oradan bile bana yardım ediyordu. "Gerçekten mi!? En azından yabancı pisliklerin eline düşmedim." Gülümseyerek konuşunca benimle gülümsedi. "Hadi ye yemeğini. Chan sorar mutlaka."

Kafa salladım. Çok mutlu olmuştum. Adam olduğum odadan çıkınca karnımı okşadım. "Bebeğim, duydun mu? Baban hâlâ peşimizde. Bizi bırakıp gitmeyecek." Gözlerim dolmuşken derin bir nefes aldım ve yemeklerden yemeye başladım. Gerçekten bu yemeği yediğime şükürler ediyordum. Aç kalmam benim için büyük sorundu.

Yemeğimi yedikten sonra uykum gelmişti. Oturduğum yerde bir yatak vardı, yer yatağı. Hemen uzandım ve ince pikeyi üzerime örttüm. Uykuya dalmadan önce kapı tekrar açılmıştı. "Uyumuş... Umarım bir sorun çıkmadan Güney Kore'ye adım atacağız." Bunları dedikten sonra çıkmıştı. Sanırım yemek tepsimi almaya gelmişti.

Boş vererek kendimi uykunun kollarına attım. Ve bunun yanında, Chan'ın kolları arasında olduğumu hayal ettim...

Christopher Chan

"Yani bir dönüş yapmadılar. O zaman?" Jennie anne kafa salladı. "Savaş, Chan. Bunu yapmazsak Seungmin'i alamayız." Derin bir iç çektim. İki gün olmuştu onu elimden, elimizden alalı. Çok özlemiştim. Yüzünü, davranışlarını, dokunuşlarını, dudaklarını... Kollarımın arasında kaybolmasını, onun tatlı mızmızlanmalarını. Yemekleri ona yedirirken olan tatlı triplerini.

"Çok özledim onu..." Jennie anne bana baktı. Zar zor gülümseyip sarılınca karşılık verdim. "Bende, Chan. Oğlumu özledim. Bu pis kadının elinden de alacağız güzelimizi."

"Alacağız. Bunu yaptığına pişman olacak." Ellerimi hırsla yumruk yaptım. Bugün, o gündü. İki gün zor dayanmıştık zaten. Hâlâ bir cevap göndermediklerine göre...

"Bir cevap alamadıysak ya görmezden gelindik, ya da Avustralya'da değiller." Aklıma gelenle anneme baktım. Gözleri parlamıştı bunları duyunca. "Sen... Çok zekisin Chan. Hemen sınırlarımızı ve çevreleri arattıracağım. Bir, bilemedin iki saat sonra bu işi başlatacağız." Koşarak salondan çıkarken arkasından onaylayan bir bağırış çıkarttım.

Sessizce olduğum yerde otururken gözümün önünde onun siması belirdi. Yüzüme hafif bir tebessüm yayılmışken intikam ateşi ile dolmuştum. Onu elimden alan kadını, buna pişman edecektim. Nasıl mı?

Sarayında beni zorla tuttuğu bir gece, ondan kaçmak için yasak olan bölgelere girmiştim. Zekiydim ve bunu biliyordu. O yüzden oraya girersem cezalandıracağım için adım atmatacağımı düşünmüş, ama yanılmıştı. Son çalışmalarına şahit olmuştum. Savaş robotları ve üst düzey askeri silahlar üretmişlerdi.

Bunlarla tüm dünyaya hükmedebilirlerdi. Ancak yapamayacaklardı, çünkü bu üretim yerini kökten bitirecektim. Kai hyung bu konuda en büyük yardımcım olacaktı.

Mr. Lover Lover || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin