"Ya ama hayır ya!"
"Kim Seungmin! Beni sinirlendirme ve bir çırpıda al gel şu evrakları dedenlerden. Beni mi göndereceksin?" Annemin başımın dibinde bana çemkirmesi üzerine yatağımdan kalktım. Bir haftadır evden çıkmıyordum ve böyle memnundum. Bizimkiler bugün yanıma gelememişlerdi bu yüzden tek başıma dedemgilin köşküne gitmem gerekliydi.
"Neden bu kadar önemli ya bunlar?" Annemin kaşlarını çatıp ciddiyetle bakması ile sustum ve kafamı eğdim. "Tamam, tamam hazırlanayım gideyim."
"Aferin. Güzelce git gel, sakın evrakları başkasına gösterme. Krallık için önemli bir şey o." Kafa salladım ve annemin benim yanağımı öpüp gidişini izledim. Ardından dolabıma yönelerek mavi bir kot pantolon ile önünde küçük kırmızı baskısı olan siyah bir tişört çıkarttım.
Önce lavaboya gidip günlük yaptığım kısa cilt bakımını uyguladım. İşim bitince odama dönüp çıkarttıklarımı üzerime geçirdim. Pantolon belimden düştüğü için tişörtümün eteklerini içime katarak siyah klasik bir kemer taktım. Aynada kendime bakıp saçlarımı düzelttim.
Telefonu cebime atarak önce odamdan sonra da anneme haber ederek saraydan çıktım. Krallığımızın daha dinç olması için araçlar kullanılmazdı. Diğer krallıklarda araba dedikleri şeyler ile ulaşım sağlanırdı. Bizde ise teknoloji o yönden ilerletilmemişti. Halkımızı spora teşvik ediyorduk.
Dedemlerin evi biraz uzakta olduğu için kendimi yormadan yavaş yavaş gidecektim. Halkın erkekleri ile bir şekilde başa çıkacaktım artık. Bunu bir süre çekecektim.
Yavaş adımlarla dedemlerin evine giden ezber olduğum yollardan yürümeye başladım. Beni görenler saygıyla eğiliyordu. Bir çok erkek bana gözlerini dikmişti tekrardan. Umursamadan kendimce ritim tutarak ilerliyordum. Bir süre öylece boş geçmişken gözüme biri takılmıştı.
Onu buralarda hiç görmemiştim. Şaşkın şaşkın etrafa bakınıyordu. Beni görünce içimi anlamadığım bir duygu kaplamıştı. Ama görmezden gelinince şok olmuştum. Herkes saygıyla eğilirken o anlamazca ettafa bakıyordu.
Kaşlarımı çattım. Ben fark etmeden ayaklarım ona doğru dönmüştü. Karşısında durduğum zaman bana baktı. Biraz üzerimi süzüp gözlerime baktı. Herkes ona şaşkınca bakıyordu. Bunu fark etmiş olacak ki halka kaçamak bakışlar attı.
"Burada yeni misin?" Normal bir şekilde sorup onu izledim dikkatle. Bana baktı, diğerleri gibi değildi bu bakışlar. Utangaçlık ve merak içeriyordu. "Evet, sarayı arıyordum. Ne taraftan gidebilirim?"
"Ne yapacaksın ki?"
"Sadece... Çok saçma bir sebepten buraya sürgün edildim ve vatandaşlık almamı söylediler." Dedikleri üzerine kafa salladım. Onu dedemlerin oraya kadar götüremezdim. Ama onun dışında da kaybolma ihtimali vardı.
Elimi uzattım tanışmak için. Bir yüzüme bir elime bakarken söze girdim. "Ben Kim Seungmin. Bu halkın kralı benim." Dediklerim ile gözleri irice açılmıştı. Hızla önümde eğildi ve telaşla konuştu. "Üzgünüm efendim, ben bilmiyordum. Bilsem bu kadar saygısız davranmazdım."
Gülümsedim sadece. Havada olan elimi indirip söze girdim tekrardan. "Sorun olsaydı, yaptığın şeyler yasak olsaydı seni zindana attırmam zor olmazdı. Sorun olmadığını bilsen yeterli." Etrafa baktığımda herkes beni yiyecek gibiydi. Bakışlarından ürkmedim değil.
Tekrar önümdeki çocuğa döndüm. "Ufak bir işim var, ondan sonra direkt saraya gideceğim. İstersen benimle küçük bir gezintiye çıkabilirsin." Gülümsedi yavaşça. Hafif belirgin bir şekilde ortaya çıkan gamzesine gözüm kaymıştı. Tatlı bir gamzesi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Lover Lover || Chanmin
FanficKendi şehrini yöneten Kim Seungmin'in, soyunu devam ettirmesi için bir partnere ihtiyacı vardır. Peki bu durum hoşuna gitmese de Avustralya Krallığından sürgün edilen Christopher Bang Chan bu fikirleri değiştirebilecek mi? ☆ Chanmin🫀