5

76 10 9
                                        

Akşam sekiz olduğundan camdan dışarıyı izleyen Jeonghan'ın sonunda ne yapacakları ile ilgili bir şey bulabilmişti.
Bugün noel arafesiydi hastanenin karşısında bulunan cadde ışıklarla süslenmişti. O ışıklara gitmek istiyordu. Camdan çekilerek arkasında uzanana döndü.

"çıkalım."

Seungcheol uzandığı yatakta dik oturarak Jeonghan'a baktı. Net ve neşeli görünüyordu. O ise yorgun hissediyordu ama isteğini kabul edecekti. Başını salladı. Jeonghan gülümseyerek dolaptaki montları aldı ve birini Seungcheol'e attı.

"Hızlı giyin hemen çıkalım da geç olmadan dönelim."

Hastahane odasından çıkarak asansöre ilerlediler. Aşağı indiklerinde koşarak çıkışa ilerlediler. Cadde tüm parlaklığıyla önlerindeydi. Seungcheol, Jeonghan'ın ışıklarla süslenmiş yerlerden daha parlak olan gözlerine baktı. Gerçekten çok mutlu görünüyordu o da gülümsedi.

"Seungcheol hadi şurdaki dükkana gidelim."

Parmağıyla renkli ışıklarla süslenmiş yeri işaret etti. Dediğini yaparak dükkana ilerlediler. Hediyelik eşyalar bolca vardı.

Jeonghan hepsini tek tek inceliyor ne işe yaradıklarını anlamaya çalışıyordu. Seungcheol ise ondan habersin fotoğraflarını çekiyordu. Şu an bir çocuk gibi görünüyordu.

Jeonghan iki noel baba şapkası ile ona döndü. Elindeki telefonu hızla yere indirse de yakalanmıştı.

"İzin aldınız mı bayım?"

"Üzgünüm ama çok tatlı görünüyordun."

"İyi tak bunu sen de tatlı görün." elindeki  şapkalardan birini başına taktıktan sonra Seungcheol'e ilerledi ve onun da başına yerleştirdi.

"şimdi böyle de fotoğraf çekelim."

İkili bir kaç fotoğraf çekip şapkaları satın alarak dükkandan çıktı. Seungcheol gördüğü kafeye uğrama teklifinde bulundu ama Jeonghan'ın dikkatini çeken ışıklar altında dans eden bir kaç gence takılı kaldı. O kadar etkilenmişti ki yanındakinin sesini duymuyordu.

Seungcheol konuşmayı bırakarak kafeye girdi iki sıcak çikolata ve tarçınlı kurabiye aldı. Bıraktığı yerde arkadaşını göremeyince ilk önce için bir korku kaplamış olsa da etrafta gözlerini gezdirince sokak dansçılarına eşlik etmeye çalışan Jeonghan'ı gördüğünde rahat bir nefes verip, sırayla dizilmiş banklardan birine oturdu.

Ellerini neşeyle çırpıp, dansçılara yetişmek için koşuşturan Jeonghan onu çok güldürmüştü. tezahüratta bulunmak adına arada bir alkışlıyor kendine bakan bir çift göze daha da cesaret veriyordu.

Sonunda yorulmuş olsa gerek müzik bitmeden o da banka gelmiş oturmuştu.

"Çok eğlenceliydi ama yoruldum da. Sen neden gelmedin?" soğumaya başlayan sıcak çikolatasından bir yudum alarak konuştu

"Pek iyi hissetmiyorum." onun mutluluğunu bozmak istemese de doğruyu söylemek istedi. Şu an sırt ağrısından bitiyordu.

Jeonghan telaşla ayağı kalktı ve oturan arkadaşını da kaldırdı. Hemen hastaneye geri dönmeliydiler.

"Tanrım... neden ilaç vaktinin geçtiğini söylemedin?!"  hastaneye doğru çekiştirirken endişeyle karışık kızgın bir sesle konuştu.

"Özür dilerim çok mutlu görünüyordun."

"Sen mutlu değilsin. Ben ikimiz de mutlu olarak vakit geçirelim istiyorum!" Belli etmemeye çalıssa da buna gerçekten üzülmüştü. Uzun zaman sonra ilk defa birisiyle dışarı çıkıp, eğlenmişti o da kendini düşünmüyordu.

Hemşire tarafından ilaçları verilen Seungcheol'e boş gözlerle biraz bakıp başını yastığa gömdü.

"Geldiğimde odanızda değildiniz. Nereye kayboldunuz?" hemşire kapı kenarında gitmeden önce sordu

"Şey biz... üst kattaydık."

"ilaç saatlerini aksatma" diyerek gitti.

Seungcheol bunu umursamadı aksatsa ne olacaktı ki... Hiçbir şey değişmeyecekti.

"Jeonghan?"

"Jeonghan Jeonghann"

Uyumuş olabilir diye bir kaç defa çağırıp, pes etti. Kendince bir dahakine daha iyi olup, daha güzel bir yere gideceklerini düşündü. Düşüncelerle uyudu.



Bir yıldır bölüm atmamışım yuh bana...

three month/jeongcheol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin