Odasından çıkarak asansöre bindi.Bugün kendini yorgun hissediyordu. Arkada bulunan bahçeye ilerledi. İlk defa her zaman oturduğu bankın boş olmadığını görüyordu. Ağır adımlarla banka oturdu. Oturan gencin dün görüşürüz dediği genç olduğunu fark etti. Genç gülümseyerek Jeonghan'a döndü.‟Görüşürüz demiştik. Ben de burda buluşalım dedim.” dedi.
Jeonghan dudağını büzerek düşünür gibi duruyordu. ‟Burası benim özel yerimdi...” elini gence uzattı. ‟Artık ikimizin olsun.” uzatığı elinin tutup sıkılmasıya gülümsedi. Anlaştık demek yerine daha iyi bir eylemdi, ikisne göre.
Yine sessizleşmişlerdi. Gencin yüzüne yandan baktı. Daha önce incelemek gibi bir fırsatı olmamıştı,daha doğrusu hiç dikkat etmemişti. Uzun kirpikleri,kalın kaşları,siyah ensesine kadar uzattığı saçları,kalın dudakları,boncuk gibi olan gözleri...bunlara hiç dikkat etmemişti. Bir anda gözlerinin bir birleriyle kesişmesiyle başını gençten çevirerek yere eğdi.
“Jeonghan.”dedi. Derince nefes aldı. Jeonghan başını ona taraf çevirdi şaşkınca.
“İsmimi bildiğini bilmiyordum.” Daha önceki karşılaşmalarında ismini söylediğini hatırlamıyordu.
“Bilmiyordum zaten. Doktor söylemişti.”
Anladım dercesine başıyla onayladı.
“Peki,ne diyeceksin?”
“Bir şey demeyeceğim.İsmini söylemek istedim. Hoşuma gitti.” diyerek güldü. Jeonghan bu güleşe hayranlıkla baktı. Gülümseyince ortaya çıkan diş etleri onu bir ayrı tatlı gösteriyordu.
“Senin adını bilmiyorum?” meraklı bakışlarıyla gözlerine baktı.
“İsmim Seungcheol ama sen Seungcheol dışında başka şey diyebilirsin. İsmim isimle seslenilmesininden rahatsız olurum,aslında güzel anlamı da var...Mesela arkadaşlarım Coups der.”
“Cherry. Sana böyle sesleneceğim.”
Seungcheol kısa bir kahkaha atarak yüzünü elleriyle kapadı. Jeonghan bu çocuğun utanma şekli için bile hasta olurdu. Çok tatlıydı.
“Yahh! bebek gibi mi gözüküyorum? Çocuklara verilir böyle takma isimler.” mızmızlanarak Jeonghan'ın omzuna hafifçe vurdu.
“Coups sert. Sert gibi gözükebilirsin belki başkasının karşısında fakat benim görüzümle bebek gibisin. Cherry~!” dedi. Onu daha fazla utandırmak isiyordu. Güzel şeylerin hep devam etmesini isterdi ve bu çok güzeldi.
“En iyisi arkadaşlığımızı başlamadan bitirmek.”
Değişen yüzüyle yine şaşırarak Seungcheol'e baktı. Birden bire ne olmuştu?
“Yoksa sen bana hep bebekmişim gibi davranacaksın.”
Yine aniden değişen suratı bu sefer gülüyordu. Seungcheol'ün yine ilk kalkmasıyla o da ayağı kalktı. Onun yine dış kapıya doğru yürümesini beklerken kendisi gibi binaya doğru yürüyordu.
“Gitmeyecek misin?”
Başını olumsuzca salladı.
“Doktor ile görüşeceğim.”
“Peki,daha sonra görüşürüz.Bebeğim.” ağzından birden çıkan kelimeyle hiç bozuntuya vermeden yukarıya çıkan merdivenlere ilerledi.
“Asıl bebek sensin. Suratına baktın mı sen?! Geç bir aynanın karşısına ve şu bebeksi suratına bak.”
Arkasından uyarırcasına çıkan sese hiç dönmeden odasına girdi. Yatağına uzandı. Yan tarafta olan aynalı dolaptan yüzüne baktı. Bebek gibi bir surata sahip olabilirdi ama Seungcheol'ü geçemezdi. Kapının çalınmasıyla başını aynadan çevirerek giren kişiye baktı. Her zamanki gibi ilaç veya yemek için gelen hemşire Mincha gelmişti. Mincha ile tanışlıkları iki hafta kadar olmuştu ve gerçekten işini ehli bir hemşireydi. Bu sefer elinde yeni bir yastık,yatak örtüsüyle gelmişti. Muhtemelen kılıflar felan değiştirecek diye düşündü.
“Merhaba,nasılsın?” Her zamanki rutin sorusunu sorarak kapıyı sonuna kadar açtı. İki hasta bakıcısı tarafından içeri getirilen yataktan gözlerini alarak hemşireye baktı.
“İyiyim. Neden yeni bir yatak getirdiniz? Zaten rahat bu.” Elini yatağına sürerek sordu.
“Bu yatak benim için.” içeri giren Seungcheol ile şaşkınlığını gizleyemedi. Sürekli şaşırtıyordu. Başka bir oda vermeleri gerekmiyor muydu? Gördüğü hastaların hepsi tek kalıyordu.
“Arkadaşın seninle kalmak istediğini söyledi.” dedi hemşire. Seungcheol de hemşirenin dediğini başıyla onayladı.
Yatağın kurulmasını sabırla bekledikten sonra odadan çıkmalarıyla yatağına oturdu. Ellerini başının altına koyarak tavana baktı.
“Umarım seninle aynı odada kalmam seni rahatsız etmez.” diyerek tavanı izlemeye devam etti.
Jeonghan o görmüyor olsada başını olumsuzca salladı. “Hayır,rahatsız etmezde...Neden evinde değil de burda kalacaksın?” yatağında doğrularak sordu.
“Annem ve babamın karşısında bu halde görünmek istemiyorum. Bu iyi hallerim olsada hastalık ilerledikçe onlar üzülecek. Zaten zor ikna ettim. Geri dönemem eve. Sen neden hastanedesin?” Bacaklarını toplayarak Jeonghan gibi sırtını yatak başlığına yasladı.
“Güçlü bir genç adam gibi görünmek zor geldi. Benimle beraber yıkılırlar. Beni başka şehirde biliyorlar ve asla öğrenemeyecekler gerçeği. On aylık bir işim olduğumu söyledim.” söylediği yalana bir kere daha güldü.“ Bu adil mi bilmiyorum ama doğru olduğunu düşünüyorum.”
Anladım dercesine başını salladı. Gözü balkona kaydı. Ayaklanarak kapıyı açtı ve boş sandalyeye oturdu. Hafif rüzgardan sallanan ağaçlara, arada uçan kuşlara baktı. Sonra aklına ailesi geldi. Gözünden bir yaş düştü. Güçsüz görünmek istemiyordu fakat ailesini bırakarak yok olup gitmek istemiyordu. Derince her nefes almaya çalıştığında içi titriyordu. Ailesinden başka sevdiği,sığınacağı kimse yoktu. Onları da bırakacak mıydı yani...
Göz yaşlarını silerek kendini toplamaya çalıştı. Bir tebessüm de bulnmak istedi fakat acı şekilde yapmak istediği eylem canını yaktı. Ağzından firlayan tükürüğüyle öylece kaldı.
Arkasından uzatılan peçeteyi fark ederek aldı. Ağzını ve gözlerini sildi. Arkasındaki beden yanına yaklaşarak yere çöktü. Bacağına dokundu.
“Seni teselli etmek isterdim ama inan ne diyeyim hiç bilmiyorum. Aynı durumdayım ancak beni bile kimse teselli edemiyor,seni nasıl edeyim...tek bir şey söylerim; değerli göz yaşlarını boşa harcama. Ne kadar ağlasan fayda etmez.”
“Öyle ama arkamdaki insanları düşünemeden edemiyorum. Annem ve babam hayli üzgün...ağabeyim sessiz. Onu bildim bileli hep hiperaktif bir çocuktu. Şimdi ise sessizlik hüküm sürüyor bedeninde. Kavga etmişliğimiz çok oldu,beddualar edişimiz çok oldu ama bilmiyorduk böyle bir olayın ikimizden birinin başına geleceğine. Yoksa o saçma cümleleri kurar mıydık...” Zorlukla kelimelerle kurduğu cümleden sonra uzunca sessiz kaldı. Bacağında ki el elinin üzerine çıktı,sıkıca tuttu. Kendisi de ayak uydurarak sıkıca ince eli tuttu. güven vermek adına sıktı.
“Unutulacak.”
Dediği açıktı. Doğruydu. Unutlulacaklardı, er geç unutulacaklardı. Şimdi bile unutulmaya başlamışlardır. Boşuna üzülüyordu belkide...eriyip bitmek yerine,sessizce beklemek yerine kurdukları her türlü hayalleri gerçekleştirmek gerekirdi.
hata varsa kb

ŞİMDİ OKUDUĞUN
three month/jeongcheol
Fiksi Penggemar"Keşke seni daha önce tanısaydım da 26 yıllık zamanım boşa gitmeseydi"