2

285 50 33
                                        

Favori mekanı olan balkonda oturmuş istediği puzzleın gelmesiyle zorda olsa parçaları birleştirmeye çabalıyordu.  Hemşire kendinden isteyeceği bir şey olup olmadığını sorduğunda evdeyken yapmayı sevdiği ilk şey aklına gelmişti. Tasarımların yapımında hep zorlansada ortaya çıkacak olan sanat için sabırla uğraşıyordu. Başarıyordu da. İçtiği meyve suyundan bir yudum alarak kenara bıraktı. Taktığı son parçaylada arkasına yaslanarak eserine baktı, nerdeyse üç gündür yapıyordu. İnci küpeki kızın fotoğrafıydı ortaya çıkan. Ayağı kalkarak puzzle'ı eline aldı. Baş ucunda duran çekmeceyi açarak yerleştirdi.

Kapıya ilerleyerek odadan çıktı. Bir alt katta olan doktorunun odasına gidecekti ve hakkında yeni bir şeyler varsa öğrenmek istiyordu. Aslında pek öğrenme taraftarı değildi ancak can sıkıntısından istiyordu. Kapıyı çaldı içeri girmek için bir adım attı ama içeride birisinin olduğunu görünce kapatacakken doktorun sesini duydu.

“Gelebilirsin.” tekrar yavaş adımlarla içeri girdi, doktorun karşısında duran sandalyelerden birine oturdu. Karşısında ki gence bir baş selamı verdi. Geçen gün gördüğü gençti. Açıkçası onun neden burda olduğunu merak ediyordu fakat sormaktanda çekiniyordu.

“Nasılsın? Bugün nasıl hissediyorsun?” doktorun sorusuyla kısa şekilde “iyi” diyerek geçiştirdi. Doktor hâlâ gözlerine bakıyordu bu da demek oluyordu ki 'ne için gelidin'

“Bir gelişme var mı diye sormaya gelmiştim...” Doktor bir ona bir de diğer gence kaçamak bakışlar atarak cevabını düşündü. Asılında düşünecek şey yoktu, nasıl bir cümle kursa bilmiyordu.

“Yok.” diyebildi sadece. Genç başıyla tamam dercesine ayağı kalktı. Bir umut olmadığını biliyordu ama boğazı dolmuştu. Boğazını çatlatacak kadar büyük bir  acı hissediyordu.

“Jeonghan?” dedi doktor. Sulanan gözlerini temizleyerek oturan gençle bakışmamaya çalışarak doktora döndü.

“Bu beyfendinin neden burda olduğunu biliyor musun?” başını olumsuzca salladı. Nerden bilebilirdi ki

“Aynı durumdasınız. Eğer sen de istersen arkadaşlık kurmanızı istiyorum. Bir birinizi en iyi anlayacak ikinizsiniz. Yaşadığınız şey atlatılacak bir şey değil ama desteklerinizi esirgemenizi istmem?”

“Olur. Ben bahçede olacağım.” diyerek odadan çıktı. Kendini fazla tutamadan ağlamaya başladı. Şimdi o genç için de ağlıyordu. Daha iki gün önce kimsenin derdiyle ilgilencek değilim derken şimdi aynı derdi paylaşıyorlardı. Bu zordu. Nefesini kesiyordu bu zorluk. Yine koca binanın arkasına gelerek ağaçlara karşı bakan banka oturdu. Ağaçlara bakınırken yirmi beş yıllık hayatı boyunca dikkatini çekmeyen yeşiller şu anda gözüne hayli güzel geliyordu. Arada rüzgardan dolayı savrulan yapraklardan yere serpilenlerden birini eline aldı. Yaprak çok tatlı gelmişti birden, yaprağı  kıyafetinin göğüs cebinedeki kısmına sokuşturdu.

“Neye gülüyorsun?” duyduğu boğuk sesle irkilerek sol tarafında oturan gence baktı. Geldiğini fark etmemişti.

“Bundan iki hafta önce gereksiz gelen çoğu şey şu an çok güzel,önemli,özel gözüküyor.” diye yanıtladı.

“Öyle.” dedi genç. İkisi de sessiz kalmayı tercih ederek önlerinde duran çiçeklere,ağaçlara baktılar. Birbirlerine arada kaçamak bakışlar atmayı da ihmal etmiyorlardı.

Genç sıkkınca ayağı kalktı.“Görüşürüz.” dedi. Jeonghan da ayağı kalktı. “Görüşürüz.” diye cevapladı.

Biri büyük demir kapıdan çıkarak binadan uzaklaşırken bir diğeri koca eski binaya ilerledi. İkisinin de hayatı farklı görünsede pekte öyle değildi. Aynı duyguları, aynı zorluğu yaşıyorlardı.





Tamam, umarım toplayabilirim fici düzgünce.

three month/jeongcheol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin