22. BÖLÜM

163 22 10
                                    


Saatler süren yolculuk sonrası, Mustafa Hoca yavaş yavaş kendisine gelmeye başlamıştı. Gaz kesmeden aralıksız yollarına devam ettikleri için Bosna'dan çıkmayı başarabilmişlerdi. Sırbistan içlerinden Kuzey Makedonya'ya doğru ilerliyorlardı. Sırbistan'da Nikolai ailesinin derin özlemine dalıvermişti. Yaşanan onca şeyin telaşından acılarını bir kenara atabiliyordu insan. Bir kenara atıyor ve aklına geldiğinde yüreğinde büyük bir çarpıntıya sebep oluyordu. Kaybedilenlerin kalplerdeki yerleri asla değişmiyor, sadece acılar yaralara dönüşüyor ve kabuk bağlıyordu. Biz insanlar da hatıralarımız gözlerimizde canlandığında, bazen o yaralarımızı kaşıyor ve kanatıyoruz. O an bizi rahatlatsa da izi kalıyor, kaşıdıkça daha derin izler bırakıyordu bizlerde. Araçlardaki sessizliğin sebebi de izi kalacak olan hatıraların sessiz çığlığıydı. Herkes içinde çığlık çığlığaydı. Büyük bir çığlıktan sonrası her zaman derin bir sessizlikti. Kuzey Makedonya'ya varana kadar onca yol, hatıralar, yaralar ve çığlıklarla geçildi. Yunanistan'a varmak için geçilmesi gereken tek bir ülke kalmıştı. Kuzey Makedonya'ya varıldığında herkesin dinlenmesi gerekiyordu. Özellikle de aracı kullanan Ivan ve Barlas'ın. Yunanistan'da gidecekleri yer Selanik'ti. Ortalama iki saatlik yolları kalmıştı. Nikolai, İvan'ın gözlerine baktı. Yorgunluğu her halinden belliydi. Yol uzun olmamasına rağmen dinlenmeleri gerektiğini düşünse de bir yandan da grubu en ufak bir tehlikeye atmak istemiyordu. Dışarısı pek güvenli değildi. En kısa sürede İzmir'e ulaşmaları gerekiyordu. Nikolai karar veremiyordu. Daha fazla kendini düşünce savaşında tutmamak için Mustafa Hoca'ya doğru döndü.

''İyi misin?''

Mustafa Hoca kafasını yavaşça sallayarak yanıt verdi. Göründüğü kadar iyi olabiliyordu. Marko'nun ölümünden saatler geçmişti. Bu acı henüz kanıyordu, kabuk bağlamamıştı.

''Karar veremiyorum. Dinlenmeli miyiz? Yoksa yolumuza devam mı etmeliyiz?'' diye sordu Nikolai.

Nikolai'nin sorusundan sonra Mustafa Hoca yaslandığı yerden biraz doğruldu. Aracın camına yaklaşarak etrafına bakındı.

''Ne kadar yolumuz kaldı?''

''Ortalama iki, iki buçuk saat'' diye cevapladı Nikolai.

Mustafa Hoca araçtakilere bakındı. Herkes bitkin haldeydi ancak o da Nikolai gibi arada kalmıştı. Daha fazla olay çıksın istemiyordu. Tüm yorgunluğa rağmen yola devam etme kararı daha ağır bastı.

''Yola devam edelim, az bir yolumuz kalmış.''

Mustafa Hoca'nın sözünün hemen bitiminde araçtan bir ses geldi. Bu ses herkesin dikkatini toplamasına yetti. Yerlerinden doğrulup aracın gösterge kısmına bakınmaya başladılar.

Ivan gözlerini yavaşça kapatıp açarak derin bir nefes aldı. Bu hiç iyiye alamet değildi.

''Ne oluyor Ivan!'' diye merakla sordu Nikolai.

Ivan parmağıyla yanan uyarı simgesini gösterdi.

''Yakıt lambası, yakıtımız bitmek üzere!''

DÖNGÜ (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin