12. BÖLÜM

270 27 4
                                    

Mustafa Hoca ve beş genç yollarına devam ediyordu. Mustafa Hoca'nın aklı eşindeydi.

"İstanbul'a değil mi?'' diye sordu Duru.

"Evet.'' dedi Barlas, gözleri Mustafa Hoca'nın üzerindeydi.

"Hocam iyi misiniz?'' diye sordu. Araç camından dışarıyı izleyen Mustafa Hoca, "Aklım Semiha'da!'' dedi. "Acaba ne yaptı?''

"Eşiniz üstesinden gelmiştir. Emin olun!'' dedi Gökalp.

Özgür de Mustafa Hoca'nın içini rahatlatmaya çalıştı. "Gökalp haklı hocam. Onların derdi eşinizle değil, sizinle.''

Mustafa Hoca söylenenleri doğru buluyordu. Kalbi az da olsa ferahlamıştı. Gözlerini kapatarak eşini düşünmeye başladı. Uykusuz oldukları için uyuyakaldı. Aracın benzin deposu işareti yanıp sönmeye başlayarak ses çıkardı. Mustafa Hoca, gözlerini açtığında sabah olmuştu. Barlas, gözlerini açmakta zorlanarak aracı sürmeye devam ediyordu. Arka koltuktakiler uyumaya devam ediyordu. Ön koltukta oturan Mustafa Hoca, Barlas'a dönerek, "Yakıt almamız lazım.'' dedi.

"Nereden ve nasıl?'' diye yanıt verdi Barlas. Mustafa Hoca, "Karşımıza çıkan herhangi bir araçtan. Ayrıca neredeyiz?'' diyerek etrafa bakındı.

"Siz uyanmadan on beş dakika önce Bursa tabelasını gördüm hocam.''

"Yolumuz az kalmış, sen çok yorgun görünüyorsun Barlas. Benzin aldıktan sonra ben kullanayım.'' dedi Mustafa Hoca.

Arka dörtlü konuşmalara uyandı. Duru esneyerek elleriyle ağzını kapattı.

"Günaydın.'' diyerek Barlas'ın omuzlarını sıvazladı.

Mustafa Hoca arka koltuğa dönerek, "Günaydın gençler.'' dedi. "Bir araç görürseniz haber verin.''

"Neden hocam?'' dedi Özgür. Ön tarafa doğru yaklaşarak yanıp sönen yakıt işaretini gördü. "Şimdi anladım.''

Gökalp yağan yağmurların arasından, bir yerleşim yeri görür gibi oldu. Oraya doğru iyice odaklanarak teyit etmeye çalıştı. Gördüğü, fazla yerleşim yeri olmayan bir köydü.

"Şuraya bakın!'' dedi parmağıyla göstererek. "Orada araç olabilir mi?''

Herkes Gökalp'in gösterdiği köyü gördü.

Özgür, "Oraya gitmek riskli olabilir.'' diyerek fikrini belirtti.

"Evet olabilir ama başka çaremiz de yok gibi. Yolda kalabiliriz.'' dedi Barlas, Mustafa Hoca'ya dönerek. Son kararı Mustafa Hoca'ya bıraktı.

"Gidip bakmak zorundayız.'' dedi Mustafa Hoca sakallarını kaşıyarak.

Barlas bu yanıttan sonra aracın direksiyonunu kırarak köy yoluna girdi. Taş ve kumlu yoldan titreyerek geçen lastikler, onları sarsmaya başlamıştı. Köy yolunu geçtikten sonra, köy meydanına giriş yaptılar. Meydanda sadece iki araç vardı. Görünüşe göre epeydir kullanılmamışlardı. Barlas frene basıp el frenini çekince araçtan indiler. Eski evlerden oluşan bu köyde, tüm perdeler kapalıydı. Bazı pencereler gazete sayfaları ile kaplanarak kapatılmıştı.

Etrafı süzdükten sonra araçlardan birine yaklaştılar.

"Yakıt kapağını kıralım.'' dedi Özgür. "Bu iş sende Gökalp.'' Gökalp gerilerek yakıt kapağına tekmeler savurmaya başladı.

"Daha sert!'' diye bağırdı Barlas.

Tekmelerinin şiddetini arttıran Gökalp, var gücüyle kapağı kırmaya çalışırken bir evin kapısı açıldı.

"Arabamdan uzak durun!''

Hepsi ellerini havaya kaldırdı. Evinin kapısını açarak onlara tüfeği ile nişan alan, köyün agresif yerlisi Ökkeş'ti. Evlerinin kapılarını ve pencerelerini açarak meydandaki yabancılara bakan köylüler, düşman görmüş gibi nefret ile Mustafa Hoca ve beş genci süzüyordu.

DÖNGÜ (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin