geçmiş 2.

60 11 37
                                    

20 Ekim, 2015. 19:22

Ablasına onunla gidebilmek için yalvarıyordu genç çocuk. Çünkü içinde çok kötü bir his vardı, ablasının başına bir şey gelecekmiş gibi hissediyordu.

Genç çocuğun 6. hissi kuvvetliydi. O yüzden gitmek istiyordu. Normalde ablasının arkadaşları ile işi yoktu, umurunda da olmazdı. Ama bu sefer ki his yüzünden gitmek istiyordu.

"Hongjoong senin sorunun ne?" diye sorguladı ablası, o da bir şeylerin garip gittiğinin farkındaydı. Sorsa dahi yanında gezmeyecek kardeşi bu sefer kendisi ile gitmek için yalvarıyordu.

"Abla lütfen! Ben de geleyim seninle, yalvarırım!" genç çocuk ablasının bacaklarına sarılmış yavru köpek bakışları atıyordu ablasına.

Ablası kardeşini koltukaltlarından tutarak kendinden kurtardı ve üstünü düzeltti. Küçük kardeşinin önünde eğilip saçlarını okşadı ve nazikçe gülümsedi.

Genç çocuk az da olsa rahatlamıştı bu gülümsemeyle. "Sana söz veriyorum hongie, hiçbir şey olmayacak. Sağ salim eve döneceğim."

Ve bu sözlerin üstüne ablası kardeşinin yanaklarına bir öpücük kondurup çantasını da alarak evden çıktı. Çocuğun yüzü saniyesinde düşmüştü.

Kapının önüne oturup bağdaş kurdu ve öylece ablasını beklemeye başladı. 1 saat, 2 saat, 3 saat, 4 saat. Beklemekten yoruldu, gelmiyordu. En son ayağa kalkıp odasına gitti. Çizim yapmaya başladı, ablasıyla kendini çiziyordu.

1 saat sonra çizimi bitmişti. Ama ablası gelmemişti. Pencereden dışarıya bakıyordu. Manzara gözüne çok güzel görünmüştü. Masasındaki rafların birinden fotoğraf makinesini alıp manzaranın fotoğrafını çekti.

Saate baktı, ablası yaklaşık 7 saattir yoktu. Endişelenmeye başladı, çünkü ablası dört saati geçmeden eve dönerdi. Geç kalacağı zamanda ise arayıp haber verirdi.

Kapının açılma sesini duyunca ayağa kalktı ve koşarak odasından çıktı. Ablasının geldiğini düşünürken annesi ile babasını görünce yüzü düştü. Onları değil ablasını bekliyordu çünkü.

"Ablan nerede hong?" annesinin sorusu ile ona bakıp kapıyı işaret etti. Ve korkuyla kapıya baktı.

"7 saat önce dışarıya çıktı, ama gelmedi. Başına bir şey gelmiş olmasından korkuyorum.." babası eğilip oğlunun başını okşadı. "Sorun yok hong, belki de uzun sürecektir. Korkma hemen, ablan kendini koruyabilir."

Bu sözler çocuğu rahatlatmamış, aksine daha da gerilmişti. Annesi bunu fark etmiş olacaktı ki oğlunu kucağına aldı. "Hadi yemek yiyelim! En sevdiğin yemeği yedikten sonra hep beraber film izleyelim, olur mu hong?"

Genç çocuk kafasını sallamıştı. Hâlâ aklı almıyordu, bu yaşına gelmiş olsa da annesi onu nasıl taşıyordu anlamıyordu. Gergince gülümsedi sadece.

Çocuk annesiyle babasının arasına oturmuş mısır yiyerek endişeli bir şekilde film izliyordu. Endişesi filmden değildi. 8 saat önce çıkıp giden ve daha da geri dönmeyen ablası yüzüneydi.

Yaklaşık yarım saat sonra annesinin telefonu çalmıştı. Annesi baktığında hastanenin aradığını gördü. Filmi durdurup telefonu açtı ve kulağına götürdü.

"Alo, buyurun?"

"Evet annesiyim, dinliyorum."

"Ne!? Pekala hemen geliyoruz, teşekkürler!"

unutulmaz, yaşananlar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin