Bir sessizlik, doktorun sözlerinin havada asılı kaldığı an geldi. Muhtarın gözleri, bir olay örgüsüne hapsolmuş gibi, uzak bir noktaya bakıyor gibiydi. O an, odanın atmosferi bir yandan karanlık, bir yandan da gergindi. Doktorun yüzünde bir telaş, bir çaresizlik belirtisi vardı, sanki zamanın hızla akıp gittiğini hissediyordu. Muhtarın zihninde bir fırtına kopuyor olmalıydı, çünkü bir an için dış dünyayla bağlantısı kopmuş gibiydi. Doktor, bir an önce hareket etmesi gerektiğini biliyordu. Yaralıya acil müdahale etmek, hayatı kurtarmak için zaman daralıyordu. Ama muhtarın dalıp gitmiş hali, adeta bir kara delik gibi, her şeyi içine çekiyordu. Sonunda, doktorun yüksek sesi o sessizliği yırttı.
"Efendim, bu yaralıya ne yapacağız?"
Muhtarın bedeni sarsıldı, sanki bir anlık uykusundan uyandırılmış gibi. Gözleri, doktorun yüzüne çevrildi, ama yine de o donuk, donuk bakıyordu. Sonunda odağını topladıktan sonra "Onu da öldür gitsin. Isırılmış gibi gözüküyor. Vampire dönüşürse başımıza büyük bela açar, " dedi ciddiyetle.
"Çok fazla kişiyi öldürdük. Bu başımıza bir iş açmasın? "
"Devletten izin aldım ben. Vampir salgını yeniden yayılmasın diye öldürmemize izin veriyorlar. Gizlice öldür ama. Ahalinin haberi olmamalı. "
"Pekâlâ, ama vampir saldırıları artmaya devam ediyor. Ne yapmalıyız? "
"Devletle iletişime geçmeye çalışıyorum. O da olmazsa silah kullanmada iyi birisiyim. Ahaliyi kendilerini koruması için eğitiriz. Her neyse, yaralı orada duruyor. Götür onu."
"Siz nasıl isterseniz, " dedi doktor ve yaralıyı kaldırdı, evine götürdü. Muhtar ise gezmeye devam ediyordu. Muhtar, adımlarını hızlandırarak ormanın derinliklerine doğru ilerledi. Rüzgarın hafif esintisi, yaprakların fısıltısını taşıyarak onun etrafını sardı. Ancak bu sefer, olağan sessizlik yerini bir gerginliğe bırakmış gibiydi. Her adımda, muhtarın içindeki ürperti artıyordu. Ormanın içinde dolaşırken, gözleri çevresini süzerek, saldırıda yaralanan başka birini bulmak için tetikteydi. Derin bir nefes aldı ve bir an için durdu. Aniden, vücudunda bir titreme hissetti, sanki bir soğuk el kalbine dokunmuş gibiydi. Zihninde, karanlık bir düşünce belirdi: Acaba vampir mi var burada?
Ancak, bu düşünce hızla dağıldı çünkü uzakta bir insanın çığlık sesini duydu. Muhtar, derhal rahatladı, çünkü vampirlerin insanlar gibi bağırmadığını biliyordu. Hızla sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Aradıkça, ormanın gizemli dokusunda kaybolmuş gibi hissetti. Ancak nihayetinde, karşısında giyimiyle soyluluğu belli olan genç bir adamı gördü. Adamın bacağından yaralandığını fark etti. Ona yaklaşırken, muhtarın içindeki endişe ve merak bir araya gelerek, bu genç adamın hikayesini öğrenme isteğini körükledi.
"Durumun nasıl, genç delikanlı? "
"Hiç iyi değilim, efendim. Lütfen, yardım edin bana. "
"Çok mu fazla kan kaybettin? Ve nasıl yaralandın? "
"Az önce bacağımdan vuruldum. "
"Ben anlamam böyle işlerden maalesef." Aslında doktorun ona yardım edebileceğini biliyordu ama ona güvenemiyordu. Ondan garip bir enerji hissediyordu ve bu onu içten içe endişelendiriyordu.
"Lütfen, efendim, yardım edin. Ben rakibim olan başka bir büyücü tarafından vuruldum. Eğer bana yardım ederseniz size vampir saldırıları konusunda yardım ederim."
Bu garip enerjiyi o yüzden hissettim demek.
Muhtarın zihninde, kararsızlıkla dolu bir savaş başlamış gibiydi. Karşısındaki genç adamın yalvaran bakışları, onun içinde bir şeyleri harekete geçirmeye çalışıyordu. Ancak, bu istekle birlikte bir de şüphe vardı. Muhtar, adamın sözlerine dikkatle kulak verirken, içindeki garip enerjiyi daha da hissediyordu. Bir büyücü tarafından vurulduğunu söylemesi, işleri daha da karmaşık hale getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sihirli Dünya: Vampir Avcısı
Short StorySihirli Dünya ile aynı evrende geçen ve o serinin yan hikayesi olan, Yazarlar Ansiklopedisi sunucusundaki hikaye yarışması için yazılmış kısa, tek bölümlük bir hikayedir.