Selam millet🫶 nasılsınız?
Şuraya bir başlama tarihi alırım. ♥️
10.12.2023Yeni hikayeyle karşınızdayım. Bu hikayenin finali de dahil yazdım ve aksilikler olmazsa her ayın 10, 20 ve 30'unda paylaşmak istiyorum. Ya nasip diyelim. Şimdilik Ocağa kadar beş günde bir atacağım sonra düzene gireceğiz. Hikaye biraz ilerlesin istiyorum.
Her zamanki gibi hikaye hakkında düşüncelerinizi ve satırlara yaptığınız yorumları keyifle okuyacağım. Yorumlarda buluşmak dileğiyle♥️
Keyifli Okumalar.
"İnsanoğlu bir gün virgülü kaybetti,
Söyledikleri birbirine karıştı.
Noktayı kaybetti,
Düşünceleri uzayıp gitti ayıramadı onları.
Ünlem işaretini kaybetti bir gün de,
Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.
Soru işaretini kaybetti bir başka gün,
Soru sormayı unuttu, her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.
İki noktayı kaybetti bir başka gün,
Hiçbir açıklama yapamadı.
Hayatının sonuna geldiğinde elinde sadece tırnak işareti kalmıştı,
İçinde başkalarının düşünceleri vardı yalnızca..."Alex KANEVSKY
Bir kadeh şaraba bin liranın verildiği, çiğ et yiyerek keyif alınan rezervasyonsuz gidemediğin, denizin ve gemilerin sesinde birbirini zor duyduğun lüks bir mekan. Adını vermeyeyim ama saatlik hasılatı bir ailenin yıllık geliriyle eş değerde, belki daha fazla. Mekanda bulunan kodaman iş adamları, sosyetenin göz bebeği kadınlar ve baba parasıyla hayatını yaşayan görgüsüz oğul ya da kızlarının uğrak mekanı. Aslında yemekleri güzel, aşçısı dünyaca ünlü bir şef. Garsonlar gayet kibar ve istersen iç mekanda daha elit kısımları var. İş adamlarının içki içerken iş konuştuğu ya da sessiz ortam arayan aşıkların bulunduğu kısım. Bizim hikayemizin baş kahramanı Alparslan Koçer, kız kardeşi ve aynı zamanda kendi şirketlerinin CEO’su olan kız kardeşiyle yemek yiyor ve ikizini bekliyor. Diğerlerinin aksine bu gürültüyü çekme sebebi zaten duyulmamak. Steak et yemek istemiyor ve orta pişmiş bir bonfile sipariş ediyor. Alkol sevmiyor bu yüzden yanına su alıyor. Mekanda bir kaç genç daha var. Bir tanesi ünlü bir iş adamının da oğlu olan Amir Kağan. Yurt dışında okumuş, kendisini geliştirmiş kültürlü bir genç. Bir diğer genç ise Alparslan’ın babası Köksal beyin en büyük düşmanının oğlu Yunus. Yunus kel, kısa boylu zayıf bir adam. Özgüveni yüksek ve cahil. Bize Alparslan ve ailesini, Amir ve kuzeni Salih arasında geçen diyalog tanıtacak.
“Şurada oturan adamı bir yerden gözüm ısırıyor amaaa...” diye söze girdi Amir. Başı Alparslan’ı işaret ediyordu. Türkiye’ye daha geçen hafta gelmişti. Babasının yurt dışında ki işleriyle ilgileniyordu.
“Alparslan Koçer. Kullandığımız arabaları tasarlayan adam. KURT araba markasının sahibi. Karşısında ki kadın da hem kardeşi hem de CEO’su.”
“Koçer soyadını bir yerden çıkartacağım sanki.”
“Dedesi Kürşat Koçer. Güçlü bir barondur. Baban muhakkak tanır. Yeraltı dünyasında sözü geçen bir adam.”
“Hatırladım. Babamla bir elmas işi yapmışlardı.”
“Şşşşt. Burası Türkiye yerin kulağı vardır.”
“İki kardeş mi bu Alparslan’lar. Bu adam tek erkek çocuksa nasıl girmedi mafya işlerine?”
“Esasen babasının veliahttı ikizi. Harbi insandır. Birkaç kez karşılaştık ve muhabbetimiz oldu. Cıvıklık sevmez. Silahla sivrisinek avlar, o derece iyi atıcı. Dövüşürken ne sıra yedin tokadı anlamazsın, boynun kırılıp ölmüşsündür. Ama mafya dünyasında diğerlerinden bir farkı var.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Bakışlım
General FictionSunucu: Eşinle nasıl tanıştın. Sansasyonel bir evlilik şekliniz var ama ben daha çok tanışma hikayenizi merak ediyorum. Alparslan: Bana şaka yaptı. Kahve sırası bekliyordum. Şimdi adını vermeyeyim zincir bir kahve dükkanında. Önümde o vardı. Kahves...