Sinem Yelda'dan
Ambulans son sürat hastane yolunda ilerlerken Vildan Bükre'nin elini tutmuş, kan revan içindeki yüzüne bakıyordum. Benim canımın, güzel kardeşimin çok canı yanmıştı.
Ortaokulda tanışmıştık biz. İki küçük kız çocuğuyduk. Okullar açıldıktan bir hafta sonra bizim sınıfımıza yeni bir öğrencinin geleceğini söylemişti öğretmenimiz. Gelen öğrenci Vildan Bükreydi. Onda ilk dikkatimi çeken şey ise sürekli gülmesiydi. Her zaman yüzünde tatlı bir tebessüm olurdu.
Yanıma oturmuştu. Sıra arkadaşı olmuştuk. Yazı yazarken silgimi kaybettiğimi farkettim. Ondan istemek için koluna dokunduğumda dudaklarından acı bir inilti dökülmüştü. Her halde sert dokundum deyip ondan özür dilediğimi hatırlıyorum. Hayır. Biricik kardeşim kanser hastasıydı. Vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar vardı.Bunları gördüğümde tanışmamızın üzerinden sadece bir ay geçmişti. Zaman geçtikçe eriyordu. Gözlerimin önünde eriyordu. Hastalığı ilerledikçe okula gelmesi azalmaya başladı. Artık onu görmek için evlerine gidiyordum. Zamanla bunu da yapamaz olduk. Biriciğimi hastaneye yatırmışlardı. Okul çıkışları yanına gidiyordum. O gün okulda ne öğrendiysek ona anlatıyordum. Vildan Bükre de beni büyük bir merakla dinliyordu.
Artık yanına daha sık uğramaya başlamıştım. Yakın arkadaş olmuştuk. Birlikte hayaller kuruyorduk, gerçekleşmesi için dualar ediyorduk. Bu süreçte Vildan Bükre çok değişmişti. Aldığı kemoterapiler yüzünden saçları büyük bir hızla dökülüyordu. Evet Vildan çok değişmişti ama tek değişen o değildi. Benim ona olan bakışım da değişmişti. Artık o benim kardeşimdi. Saçlarının dökülmesine çok üzülüyordu. Ona peruk takmayı teklif ettiğimizde reddediyor, 'gerçek saç hissi vermiyor' diyiyordu. Kardeşim dediğim bu kız için her şeyi yapmaya hazırdım. Annemin bebekliğimden beri, kırıklarını almak dışında kesmediği, dizlerime uzanan, Vildan'ın saçları ile aynı renk rapunzel saçlarımı omuzlarımın biraz altına kadar kestim.
Annem bunu görünce ufak çaplı bir sinir krizi geçirdi fakat neden yaptığımı öğrenince bana destek oldu. Kestiğim saçlarımı alıp gerçeğine çok benzeyen bir peruk yaptırdık. Vidan Bükre saçlarımı kestiğimi görünce çok şaşırmıştı ama asıl şoku ona hediyem olan perukta yaşamıştı. Dakikalarca bana sarılıp gözyaşı dökmüştü. O ağlarken ben de onunla birlikte ağladım. Vildan Bükre o gece bana bir söz verdi. Ne olursa olsun hastalığına karşı savaşmaktan vazgeçmeyecekti. Sözünü tuttu. Kardeşim iyileşti. Mutluyduk. Hem de çok. Sürekli birlikte okula gidip geliyor, birlikte oynuyorduk. Bu mutluluğumuz kısa sürdü. Vildan Bükre'nin anne ve babası başbaşa çıktıkları tatilde restaurant yemekleri yüzünden orada bulunan 30 kişi ile birlikte zehirlenerek hayata veda etmişlerdi.
Vildan Bükre ve ben artık 14 yaşındaydık. Vildan Bükre, ergenliğini bile yas tutarak geçiren, aslında hiç ergen olamayan bir kızdı. Yaşadıkları onu olgunlaştırmıştı.
Biz birlikte büyüdük. Aynı yaştayız ama Vildan Bükre benden daha yaşlı. Hayat onu küçük bir çocukken yaşlandırmaya başladı. Vücudu değil yaşlı olan. Saçlarına aklar, gözüne yaşlar düşmedi misal. Ruhu yaşlı kardeşimin. Düşünceleri yaşlı, hayata bakışı yaşlı. Onun mutlu olması için ne gerekiyorsa yapabilirim. Benim için çok değerli. Bu gece onu kanlar içinde yerde yatarken görünce aklımı kaçıracaktım. O iyi olmalıydı. Eğer olmayacaksa onu bu hale getiren kimse bunun bedelini ödemek zorunda kalacaktı............................
Ay ben dayanamadım yazdım yaa. Çok kısa oldu farkındayım ama uzun yazamıyorummm. Onun yerine kısa ama sık sık bölüm atıcam galiba. ☆👈 şu şeye basıp yorumlarda fikirlerinizi belirtirseniz mutlu olurumm. Hoşçakalınnn.
Sizce kitap devam etmeli mi? Beğenmediyseniz beğenmediğiniz yerleri belirtin lütfen.