Çadırdan çıktıktan sonra peşinden gitmek ve gitmemek arasında kalmıştım. Yanlız kalmanın iyi geleceğini düşünsemde benim fotoğrafıma verdiği bu tepki merakımı arttırıyordu. İkinci seçeneği seçip peşinden çadırdan çıktıktan sonra az ilerideki ağacın altında oturduğunu görmüş ve yanına ilerlemiştim.
Dizini kendine çekmiş ve kollarıyla yüzünü kapatmış bir şekilde oturan Taehyun, şuan gözümde bebekten farksızdı. Yavaşça yanına oturmuş olsamda altımdaki yaprakların çıkardığı seslere engel olamamış ve kafasını kaldırmasına sebep olmuştum. Hâlâ ona anlamaz gözlerle bakarken içimden konuşmasını dilemiş ve beklemeye devam etmiştim.
+×+
"Çok bekledim seni"
Uykum yavaştan gelmeye başlarken, gözlerini bir saniye bile gökyüzünden ayırmadan sarfettiği sözler afallamama neden olmuştu.
"Niye vedalaşmadın?"
Şimdi ise dönmüş ve bu zamana kadar görmediğim bir çok duyguyu barından gözleriyle bana bakıyordu.
Kaşlarım benden habersiz havalanırken elimdeki resme tekrar göz atmış ve Taehyun'a dönmüştüm.
Olayı anladığım vakit bir göz yaşım benden habersiz intihar ederken resmi ona yaklaştırmış, kahveli çocuğun nasıl bu kadar büyüdüğünü algılamaya çalışmıştım.Onunda gözünden yaşlar süzüldüğü vakit daha fazla dayanamamış ve ona sarılmıştım. Ama bu sıradan bir sarılma değildi. Yılların verdiği özlemle ve sevgiyle dolu bir sarılmaydı.
Ben omzunda hüngür hüngür ağlarken elini saçlarıma atmış ve okşamaya başlamıştı. Onu tanımadığım için kendime lanet ederken benden ayrılmış ve bir galaksi misali parlayan irislerini bana dikmişti.
"Çok kızdım sana. O kadar kızdım ki nefret etmek istedim senden. Hayallerimizi ve beni bir başıma bıraktığın için günlerce ağladım. Bütün anılarımızı silmek istedim. İstedim ama yapamadım"
Cümlesinin sonuna doğru sesi kısılmış ama umursamadan devam etmişti.
"Yapamadım çünkü ben sana aşıktım. 7 yaşındaki ben aşk nedir bilmeden sana aşık olmuştum"
Son dedikleriyle daha fazla dayanamamış ve dudaklarımı alkolleriyle buluşturmuştum. Ellerimi iki yandan yanağını koymuş baş parmağımla çukurlarını okşarken o da belimi kavramıştı. Göz yaşlarım dudaklarımızı ıslatırken benden ayrılmış ve gülmeye başlamıştı. Daha birkaç saat önceki halinden eser kalmayan Taehyun ilk defa bu denli içten gülümsemişti. Ama bunu benim için özel kılan bu gülümsemeyi bir başkasına değil bana bahşetmesiydi.
Çok geçmeden onu gülüşünden öpmüş ve dudağını ısırmıştım.
Ağzından acı dolu bir inleme kaçarken kafamdan milyon tane soru geçiyordu. Daha fazla vakit kaybetmeden onu neden bıraktığımı açıklamalı gönlünü almalıydım."Çok özür dilerim. Çok çok özür dilerim. Her şey bir anda oldu. Annemin ölümü benim tedavim babam... Hepsi üst üste geldi. Ama inan bana hep aklımdaydın. Babama yalvardım seni son kez görmek için"
Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken eliyle göz yaşımı silmiş ve kendime gelmem için bana süre tanımıştı.
"Bana çocukluk arkadaşlarının önemsiz olduğunu hepsini unutacağımı söyledi. Ama ben hayal meyal hatırlıyordum. Yangın gününün akşamı yarın görüşürüz demiştin. Sarılmıştık. Bilseydim son görüşüm olduğunu hiç bırakmazdım seni. Bildiğim tüm güzel sözleri sıralardım senin için"
Beynimden o kadar çok şey geçiyordu ki duygularım ve düşüncelerim hepsi bana çok ağır gelmişti. Hâlâ bir rüya misali yaşadığım bu anın gerçekliğini sorgularken, bu sefer o konuşmaya başlamıştı.
"Çok bekledim belki dönersin diye. Ya da ne bileyim haber verirsin diye. Çünkü ben hep senin için burada kalacaktım. Bir gün gelirsen eğer beni bul diye. Ama umudum tükendi yavaş yavaş"
Başını yere eğmiş bir şekilde konuşması daha fazla ağlamama sebep olurken, ona bunları yaşattığım için yine kendime küfürler savurdum içimden.
"Önce sesini unuttum. Kokunu unuttum. En önemlisi yüzünü unuttum. Bütün resimlerimizi yırttım. Daha sonra çok kızdım kendime ama seni unutmaktan başka çarem yoktu"
Derin bir nefes aldıktan sonra tekrar yüzüme bakmış ve her bir ayrıntısını ezberlemek istercesine turlamıştı irisleri suratımda.
"Sonra annemle babam ayrıldı. Daha doğrusu babam bizi terketti. Senin gidişini daha kaldıramamışken annemin başkasıyla evlenmesi daha çok içime kapanmama sebep olmuştu. Sonra Kai geldi. Üvey babamın oğluydu. Başta hiç sevmedim biliyor musun? Hep uzak tuttum kendimden. Kötü davrandım ona"
Anlatmakta zorlandığını anladığımda uzanıp elini tutmuş ve her ne kadar ağlamış olsamda gülümsemiştim tüm içtenliğimle.
"Ama o ne yaptı etti kendine bağladı beni. Derslerim kötüydü, çalıştırdı. Kimseyle konuşmazdım, arkadaşlarıyla tanıştırdı. Hâlâ daha çekip gitsemde yine benim peşimden gelir yanımda olur güç verir bana. Anladım ki kan bağıyla kardeş olunmuyormuş"
Şuan kelimeler kıfayetsiz kaldığından konuşmuyor, gözlerimle anlatıyordum anlatmak istediklerimi.
Yaşadığımız zorluklarda beraber olamamıştık ve bu koca 12 yılda unutmuştuk birbirimizi. Ama önemli olan tekrar bir arada olmamızdı.
Daha fazla ağlamamak adına ayağa kalkmış ve onunda elinden tutup kalkmasını sağlamıştım. O daha ne olduğunu anlamadan çadıra ilerlemiş ve içeri girdiğimizde yere oturtup kucağındaki yerimi almıştım. O yine gamzeli gülüşünü sunarken bana dayanamayıp tekrar dudaklarımızı birleştirmiştim."Çok yakışıklı olmuşsun Kang. Ama bir sorun var o da hâlâ senden uzun olmam"
Araya sıkıştırdığım cümlelerle kahkaha atmış ve savunmaya geçmişti.
"Senin yaşına geldiğimde eminim senden uzun olacağım"
Dediklerinin komikliğiyle sırıtmama engel olamamış ve alaycıl bir şekilde cevap vermiştim.
"Üzgünüm ama bir senede bu kadar uzaman mümkün değil"
Sinirini dudaklarımdan çıkartırken o, hızla eliyle üstümdekileri sıyırmış, ve kendi kollarını kaldırarak benden yardım beklemişti. Mesajı aldığım vakit bende aynı şekil kazağını sıyırmış ve öpüşmemize devam etmiştim.
Çok geçmeden beni yatırdığında aklıma dolan anılarla durmuş ve yüzüne bakmıştım.
"Yine gitmeyeceksin değil mi?"
Ben ondan cevap beklerken gözleri dolu bir şekil yanağımdan öpmüş ve konuşmaya başlamıştı.
"Ben kendime bir söz vermiştim. Sana ihanet etmemek için seni bıraktım"
Dediklerini sindirmeye çalışırken ona bir hiç olduğunu söylediğim için kendime bilmem kaçıncı defa lanet edip ağzımı açmıştım.
"Benim için bir hiç olduğun konusunda ciddi değildim. Yemin ederim beni öylece bırakıp gitmeni kendime yediremedim"
Karnıma inen öpücükleri tekrar suratıma çıktığında, elleriyle saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırmış ve tekrar tekrar dudaklarımdan öpmeye başlamıştı.
"Hepsi geride kaldı. Yeni bir sayfa açtık ve bu sayfayı en güzel şekilde doldurmaya bakacağız"
Kafamla onu onayladıktan sonra hayatımda yaşamadığım bu duyguları bana yaşatan çocuğa tekrar âşık olmuş ve onu bir daha bırakmayacağıma dair kendime sözler vermiştim.
O çadırın altında tenlerimiz tekrar birbirinde hayat bulurken, bu sefer işe kalplerimizde girmiş birbirimizi tamamlamıştık. Diğerlerinden farklı olarak duygudan yoksun değildi bu seferki öpüşlerimiz temaslarımız...
Hayatımdaki en mutlu geceyi kollarında geçirirken tanrıya onu bana tekrar bahşettiği için defalarca kez teşekkür etmiş ve daha fazla sarmıştım kendimi uyuyan bedenine.
_______________________________________Aglicam en güzel en duygulu EN UZUN bölüm 🥺
Anladın mı gyucum çocuk niye bırakmış seni...
Ya yine smit yazmayacaktım ama başıma silah dayandı 🙄
TEHDİT EDİLİYORUM
![](https://img.wattpad.com/cover/357007793-288-k962368.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanıdık Yabancı // Taegyu
FanfictionAnnesinin ölümünden sonra 12 yıl boyunca doğup büyüdüğü kasabasına adım atmayan Choi Beomgyu, bu yaz tatile gelmiştir. Ama daha ilk günlerden kalbini bu denli çarpıtan sarışının aslında çocukluk aşkı olduğunu bilmiyordu...