Hangi yöne gittiğini göremediğimden kısa sürede onu aramaktan vazgeçmiş ve alana geri dönmüştüm. Kalan herkes yine ikili takılıyordu ve bu benim sinirimi bozmaya yeterliydi. Yapacak bir şeyim olmadığından Tae'nin sandalyesinden arabanın anahtarını kaptığım gibi tekrardan yürümeye başlamıştım.
Nihayet arabayı gördüğümde düğmeye basarak kilidi açmış ve arka koltuğa uzanmıştım. Zaten burada beni görebilecek kimse yoktu. Havasız kalmamak için camlardan birini açık bırakmış ve kolumu gözüme dayayarak uyumaya başlamıştım.
"Beomgyu! Beomgyu uyan!"
Burnuma gelen yanık kokusuyla annemin bağırışları karışmış, uyanmama neden olmuştu. Gözlerim mavi renkte olan odamın nasıl kırmızılaştığını anlamaya çalışırken bir yandan annemi aramış ve hızlıca yerimden kalkıp kapıya ulaşmıştım.
Yoğun duman etrafı kaplarken derslerden öğrendiğim kadarıyla üstümdeki kazağı burnuma kadar çekmiş, küçük ellerimle üstünden tutmaya başlamıştım. Sonunda odamdan çıktığım vakit büyük bir sesle salonun camlarından biri patlamış, küçük parçalar her yere saçılmıştı. Telaşla anneme seslenirken itfaiyenin sesini duymuş ve dikkatli adımlarla yatak odasına adımlamıştım.
Kapısı açık olan odaya girdiğimde annemi bu halde görmeyi beklemiyordum. Yattığı yatağın hemen yanında bulunan uzun ince dolap üstüne düşmüş, bacaklarını hareket ettiremez hale getirmişti. Gözlerim fal taşı gibi açılıp yardım çığlıkları atarken o, son gücüyle çıkmam için bana yalvarıyordu. Saatler gibi geçen saniyelerin ardından itfaiye ekibi içeri girdiği gibi bizi bulmuş ve bana maske takıp kucaklamışlardı. Ben hâlâ annemi kurtarmaları için yalvarırken diğerleride yanmaya devam eden odaya girmişti.Ne ara döküldüğünü bilmediğim göz yaşlarım bir bir süzülürken, onların silinmesiyle kendime gelmiştim.
Hemen karşımda Taehyun endişeli bir şekilde bana bakıyor, büyük ihtimalle neden ağladığımı çözmeye çalışıyordu.Daha kurumamış olan yaşlarıma yenilerini eklerken ben, hemen uzandığım yerden doğrulup Taehyun'a sarılmıştım.
Bu hareketimi, hâlen kabusun etkisinde olduğumu varsayarak önemsememiş, kollarımı boynuna sararken onun da eliyle sırtımı hafifçe sıvazlamasına ses etmemiştim.Yine o benim göz yaşlarımı silerken, ben de onun kokusunda huzur bulurken aramızdaki zıtlığa lanet etmiş, bana atmadığı her adım için kızmıştım ona.
Yavaşça ayrılıp alınlarımızı birleştirdiğim vakit artık çok yakındık. Kimsede yaşamadığım duyguları bana yaşatan bu çocuğu deli gibi isterken aynı zamanda kalbimi her seferinde parçaladığı için ona olan öfkem dinmiyordu.
Beni nasıl buldu, nasıl duydu hiçbir fikrim yoktu. Hatta nasıl ağladığımı bile bilmiyordum. Ama bildiğim birşey varki o da, o öpünce yaramın iyileşmesi, o silince yaşlarımın kurumasıydı."Cesaret demiştin"
Ağlamaktan kurumuş boğazım beni zorlarken umursamadan devam ettim.
"Mızıkcılık yaptın. Kuralına göre oynamadın"
Kollarım hâlâ boynuna sarılıyken, sıcak nefesi nefesimle karışmışken konuşmak zaten yeterince zordu. Bir de şu hep susma huyu yok mu. Beni deli ediyordu.
"Susma Kang"
Gözlerim gözlerinde duramazken aramızdaki santimlik mesafeyi de kapamış alkollerini tatmam için bana fırsat vermişti. Benim yaşlarımla ıslanmış dudaklarım onunkilerde can bulurken biraz daha bastırmıştım kendimi ona. Dili surlarımı yıkıp içeri girdiği vakit onu kabul etmiş ve aynı şekil karşılık vermiştim. O beni öpmeye devam ederken hemen arkasındaki kapıyı kapatmış ve beni kucağına almıştı. Ben her elimle onun saçlarını çekiştirdiğimde dudağımı ısırıyor ve inlememe neden oluyordu. Bu halde nasıl diğerlerinin karşısına çıkacağımı düşünürken kısa bir süreliğine üstündeki ceketi çıkarmış ve ne zamandır görmek istediğim fiziğini bana göstermişti. Elimi ince dar kazağının üstünden beline yerleştirirken, benim de üşürüm diye üstüme attığım hırkamı çıkarıp tekrar dudaklarımızı birleştirmişti.
Ona boşuna alkol demiyordum. Bana her seferinde bağımlılık yapıyor ve daha fazlasını istememe neden oluyordu.
Bir yandan eliyle beni keşfe çıkmışken boşta kalan sol eliyle nasıl yaptığını anlamadığım bir şekilde koltukların sırt kısmını bagaja doğru arkaya yatırmış bize daha fazla alan açmıştı. Ben daha farkına varmadan sırtımdan destekleyerek beni tekrar yatırmış, öpüşlerine boynumda devam etmişti. Ona daha fazla alan açmak için hafif kafamı sola döndürüp saçlarından tutarak kendime bastırmıştım.
"Niye siyaha boyadın?"
Köprücük kemiğimle ilgilenirken sorduğum soruyla başını kaldırmış, daha sabah arkaya yasladığı kahkülleri önüne düşmüş Taehyun dudağımı ısırmama sebep olmuştu.
"Sen sarışın deme diye"
Ardından kaldığı işine devam etmek için başını indirmiş bende o esnada ellerimi kazağının altından tenine sokmuştum. Hareketim onu kısa bir an titretmiş ve beni ısırmasına neden olurken görmesem bile hissedebildiğim kasların üstünde turlayıp, öpülmekten şişmiş dudaklarımı açmıştım.
"Beni nasıl buldun"
Öpüşlerini kısa bir an sonlandırıp nefes nefese bana bakmış ve onun bu halini aslında ne kadar sevdiğimi bir kez daha bana hatırlatmıştı.
"Telefonun çekeceği bir yer arıyordum. Bulamayıp geri döndüğümde arabanın anahtarının olmadığını farkettim. Siktir Beomgyu çalındı zannettim. Aceleyle buraya geldiğimde de içeride seni gördüm. Ağlıyordun"
Kabuslarıma konu olan anılarım tekrar canlanırken gözlerimi kapayıp soluklandım. Hafifçe yerimde doğrulup sırtımı kapıya yasladığımda Taehyun'da üstümden kalkmış koltuğun diğer ucuna oturmuştu. Ben kafamı cama yaslayıp gözlerimi araladığımda o, eliyle saçlarını geriye tarıyordu.
"Niye ağlıyordun?"
Nihayet sessizliği bozduğunda bana dönmüş irislerimizi birleştirmişti.
Yıllardır peşimi bırakmayan kâbusumun beni ele geçirdiğini ona nasıl anlatacağımı düşünürken kelimelerin ağzımdan çıkmasına izin verdim."Beynim hayatımı karartan sahneyi bir sinema misali düzenli olarak bıkmadan usanmadan oynatıyor. Yine o anlardan birine denk gelmişsin"
Daha fazlasını merak edercesine bana bakarken ağzını açacak gibi olmuş ama hemen geri kapamıştı. Bende o sırada terden yüzüme yapışan saçlarımı kolumdaki tokayla toplamış ve aynı onun gibi oturur vaziyete gelmiştim.
"Sen göz yaşlarımı silmeseydin bu kadar çabuk kendime gelemeyebilirdim"
Ardından dönüp son kez kusursuz yan profiline baktıktan sonra hırkamı elime almış ve kapıyı açmıştım.
"Hemen gelme"
Dememle dışarı çıkmış, arkamdan kapıyı kapatmıştım.
Biz böyleydik işte. Tenlerimiz birbirimizde hayat bulurken hiçbir şey olmamış gibi kalkıp giderdik. Çünkü biz ne sevgili ne de arkadaştık.
Koca bir hiçin ortasında kalmış iki insandık.
_______________________________________Ya arkadaşım zorla benden smit istiyo aslında kurgu da yoktu başımın etini yemesin diye koydum djsjjxjdkfj
Abi böyle de fuckbuddy gibi oluyorlar
Neysem taenin kombin
Ceket nerde demeyin çıkardı ;D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanıdık Yabancı // Taegyu
FanficAnnesinin ölümünden sonra 12 yıl boyunca doğup büyüdüğü kasabasına adım atmayan Choi Beomgyu, bu yaz tatile gelmiştir. Ama daha ilk günlerden kalbini bu denli çarpıtan sarışının aslında çocukluk aşkı olduğunu bilmiyordu...