XIII

1K 101 86
                                    

"Devam etmeni istemiyorum."

Arkasından odaya girdiğim gibi kapıyı hızla kapatmış ve beni kapıyla arasına sıkıştırmıştı. Parmakları çenemi tuttu. "Bak bana, ağlama." Gözlerimi kaçırmak istedim ama yapamadım. Gözgöze geldiğimiz an dudaklarım titredi. Bakışları dudaklarıma kaydı. Çatlamış, kurumuş dudaklarıma.

"Çalışmayacaksın." Sözleri kesindi. Bu kadardı. Söz hakkına sahipmiş gibi hayatımı kendi kararlarıyla yönetiyordu.

Baş parmağı çenemden yukarı çıktı. Alt dudağıma dokundu, bastırdı ve dudaklarımı birbirinden ayırdığı an hıçkırdım. Kendimi çok zor tutuyordum. "Paranı istemiyorum dedim. Bir karşılık bile istemiyordum Yeonjun." Parmağı dudağımda gezindi. "Ama sen bana ilaçların karşılığını vermek için kendini mahvediyorsun."

Diğer elini yanağımda hissettim. Yanağımdan akan yaşları sildi. "Tek bir kişi için gurursuz olacaktın ama sen tek bir kişi için herkese gurursuz oldun."

Sözleri banaydı. Kendisinden bahsediyordu. Gurursuz olmam gereken tek kişinin o olduğunu söylüyordu ama evet haklıydı da, ben en çok ona gurur yapıyordum. Şimdi yaptığım gibi.
Parmağı alt dudağımı okşadı. Tırnağını soyulmuş kısımlara bastırdı. "Dudaklarına bir krem bile sürmeyecek kadar yoğun musun?" Gözlerimi kaçırdım. Parmağı yavaşça dudağımı okşamaya devam etti. Canımı acıttı.

"Seni özlüyorum Yeonjun." Bana yaklaştı. Kafamı bir dokunuşuyla kaldırdı, gözgöze geldik. "Beni özlemediğini biliyorum ama ben sana dokunmadan yapamıyorum."

"Bedenimi özlemişsin." Çatlamış sesimle karşılık verdim ona. Kafasını usulca iki yana salladı. "Sana ait olan her bir parçayı özledim."

Yanağını yanağıma sürttü. İçim titredi. Gözlerimdeki yaş durdu. "Beni tanımıyorsun ki." Nefesim titriyordu. Kafam düşecek gibi olduğunda hemen yakaladı beni, burnunu boynuma sürttü. "Seni tanıyorum Yeonjun."

"Neyi sevip neyi sevmediğimi bilmiyorsun."

"Beni sevmediğini biliyorum."

"Seni sevmek istiyorum." Söyleyemedim ona. Cesaretim yoktu. Sesim çıkmadı. Soobin karşımdaydı, kendisini bana sürterken konuşmak çok zordu. Odada sadece ikimizin nefes alışveriş sesi vardı. Ve bu beni rahatsız etmiyordum.

"Kızışma dönemin bitti mi?"

Titredim. "Neredeyse."

"Bana kızgın mısın?"

Soobin'in ağır kokusunu aldım. Feromonlarını gizlemedi. Aksine bilerek yapıyormuşçasına daha fazlasını verdi. Elleri yavaşça belimi tutarken başımı öne eğdim, etkileniyordum.

"Bana kızgın mısın?" Tekrardan sordu. Ne diyeceğimi bilemedim çünkü ne hissettiğimi henüz bende bilmiyordum.
Gözlerimin içine bakıyordu. Bir cevap bekliyordu. "Seni nereye koymam gerektiğini bilmiyorum."

Gözlerini kıstı, şüpheyle baktı bana. Devam etmemi istercesine çenesini kaldırdı. "Bana çok iyi davranıyorsun." Bu aptalca bir bahane gibi duruyordu. "Hep benim yanımdasın, beni koruyup kolluyorsun ama..bunları nedensizce yaptığını bilmek beni korkutuyor."

"Seni sevdiğimi göremiyor musun?" Sinirleniyordu. "Anne ve babandan sevgi görmediğin için korkuyorsun. Bu sana farklı geliyor. Bu yüzden de korkutuyor. Herkes seni kendi çıkarları için mi sevdi? Kimse seni sadece sen olduğun için sevmedi mi?"

Anne ve babandan sevgi görmediğin için korkuyorsun. Soobin bile biliyordu. Farkındaydı. Bu kadar belli oluyordu. Sevgisiz büyümüş bir çocuktum. Nasıl sevileceğini ve sevgi gördüğünde ne yapacağımı bilmiyordum.

"Onları tanımıyorsun. Hayatımı bilmiyorsun. Böyle konuşmana izin veremem."

Ellerini yukarı kaldırdı, bir iki adım geriledi. "İzin alan yok." Tekrardan bana yaklaştı. Dibime girdi, sertçe çenemi kavrayıp yüzümüzü yaklaştırdı. "Seni tanıyorum diyorum. Neden inanmıyorsun?"

"Anneni, babanı, seni biliyorum. Benden saklamaya çalıştığın o hayatını sen çaresizce yaşarken ben dışarıdan izliyorum."

"Gitmek istiyorum." Arkamı dönüp kapıyı açmaya çalışırken elini kapıya sertçe vurup beni durdurdu. "Kaçmak istiyorsun." Yerimden sıçradım.

"Bana bak." Arkamdan bana yaklaştı, sokuldu. "Seni korkutmak istemiyorum Yeonjun."

Yavaşça ona doğru dönerken dolu gözlerimi gördü. Bu onu afalattı. "En başından beri beni korkutuyorsun." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki beni duyması bir mucizeydi.
Sırtımı kapıya yaslayarak yere çöktüm. Benimle birlikte o'da çöktü.

"Ne güzel konuşunca ne de kötü konuşunca beni anlıyorsun. O kadar narinsin ki, bir bağırışım bile seni korkutuyor. İçimde neleri uyandırdığını bilmiyorsun. Seni nasıl istediğimi bilmiyorsun." Saçımı okşayan elini hissettim. "Benim omegam." Beni göğsüne çekip kollarını etrafıma sardı. "Sen benim omegamsın."

Soobin beni değil kendisini düşünüyormuş gibi hareket ediyordu. Dolu gözlerimden, o bana sarılırken birkaç damla yaş düştü. Elleri saçlarımı okşadı, göğsünde soluklandım.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, Soobin beni göğsünde uyutur gibi yavaş hareket ediyordu.

Bir eli yüzüme indi. Yanağımı okşadı. "Seni bu halde görmek istemiyorum." Parmağı kurumuş dudaklarımda gezindi. "Zayıflamışsın, incecik kalmışsın. Kırmızıya dönen yanakların yok artık, bu benim canımı acıtıyor." Sözlerine cevap olarak yerimde kıpırdandım. Beni sıkıca tutmaya devam etti.

"Senden tek bir şans istiyorum Yeonjun." Kafamı kaldırıp ona baktım. Gözlerindeki kararlılığı gördüm. "Tek bir şans." diye tekrarladı.

"Eğer sen hislerinden emin olana kadar seni üzecek tek bir hareketim olursa beni sil. Fakat olmazsa," Ne diyeceğini bilmeyerek bekledim. Karnım kasıldı. Her şeyi söyleyebilecek, isteyebilecek birisiydi.

"Fakat olmazsa işte o zaman istediğin takdirde senin alfan olacağım."

Kabul etmem gereken buydu. Soobin'di. Ona güvenmem gerekiyordu. Güvenmek için çok nedenim vardı, biliyordum fakat ben her seferinde diğer yolu seçiyordum. Güvenmemem gereken tarafı.

Şimdi her şey tam tersine dönerken, onu kabul etmeli miydim? Gerçeği bilmeden. Soobin'i tanımadan. Kalbim yara alacak, kanayacak olsa bile bunu mu tercih etmeliydim?

Kendisiyle birlikte beni de ayağa kaldırdı. "Güzel omegam," Alnıma yapışmış saçlarımı geriye taradı. "Benim omegam olacak mısın Yeonjun?" Gözlerimin en derinine, içine içine bakarken soruyordu bunu.
Yavaşça gözlerimi açıp kapattım. "Deneyeceğim."

Deneyeceğim!

Soobin beni kendisine çekip sarıldı. Elleri belimde, yüzü boynuma gömülü. Ona karşılık verdim. İlk defa, bana sarılışı boş kalmadı. Ona güvenmek istedim. Beni bu yalnızlıktan çekip alsın, yaralarımı sarsın istedim.
Feromonlarını odaya yaydı. Burnumun dibinde Soobin kokusunu vererek bana sarıldı. Onun olduğumu düşündüm. Artık o'da benimdi.

Taa ki Soobin banyodayken onun telefonuna gelen mesajı görene kadar.

"Adını bizden ayrılabileceğini mi düşünüyorsun? Kimseye tek başına sahip olmana izin vermeyeceğiz. Bunu böyle bil Soobin!"

-

merhaba bebekleriimm!!!

açıkça söylemek gerekirse bu kitabı çok çok çok yazasım gelmiyor. evet bu sizi üzebilir, okuma şevkinizi düşürebilir ama gerçek bu. bölümlerin geç gelme sebebi hem yurtta olmam hem de her yazmak için oturduğumda yazmak istemediğim için kısa kısa paragraflar yazıp bırakmam.

yine de bitireceğim. ama olur da bu kitap sömestr zamanına kadar bitmezse ben o zaman tüm ilgimi Carolina'ya vereceğim. Carolina benim için daha önemli 🤫🤫

umarim anlayisla karsilarsiniz.

beklediginiz icin tesekkur ederimmm.

kendinize iyi bakiinnn!!!

gorusmek uzereee^^

benim gençliğim- yeonbin (omegaverse)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin