Ayvayı yemiştim, tam anlamıyla.
Ne kadar müdüre sert çıkışıp, sorgulamaya çalışsam da o borç benim üstümden kalkmamıştı. Daha anneminkini bile ödememişken.
Ki, anneme olan borcumun miktarı küçüktü. Ancak şimdi ise 5 bin dolar daha eklenmişti üstüne. Rezillik.
Hayır bari resim sınıfını geri verselerdi, odanın temizlik ve malzeme masrafı değil, direkt kendi parası çıkıyor benden resmen. Ayıptı.
Şu an ise sanki bunların hiçbiri yaşanmamış, üstümde binlerce dolarlık bir miktar yük yokmuş gibi, Steve'e durumu yansıtmamaya çalışarak okulun çıkış tarafında onunla beraber yürüyordum.
Ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da, sesim ve mimiklerim ister istemez agresif ya da soluk çıkıyordu. Steve bunu fark etti ya da etmedi bilmiyorum ancak, bir şeylerin olduğunu anladığını, sohbetten anlamıştım.
"Peki, Frida." dedi mutlu bir tınıyla. Yürümeye devam ederken yerde çatırdayan soluk yaprakların sesi geliyordu. Rüzgarlı bir hava ediyordu.
"Seni hangi rüzgar buraya attı? Hafta sonu, üst sınıfların etütü olduğu gün hemde?" Bana bakarak konuşmasına devam etti. Burnumdan küçük bir nefes verdim.
"Müdürle konuştum, dedim ya." Bende ona gülümseyerek baktım, hiç sıkıntılı bir şey yaşanmamış gibi. "Onu biliyorum, ne konuştun yani?" diye sordu meraklı bir sesle.
Steve sürekli benim hakkımda ki konuların içerisinde merakla geziniyordu.
İçimden küçük bir yalan uydurmaya çalıştım. "Resim sınıfı hakkında konuştum işte. Tekrar alabilir miyim diye sordum. Konuştum falan sakince." Evet, sakince.
İşin sonunda okuldan atılmadığıma şükür ediyordum aslında ama, işte. Hakkımı savunmak zorundaydım.
Steve bana ekstra bir merakla, yürümeyi durdurarak tekrardan soru sordu. "Ne dedi? Resim sınıfını geri alabilecek misin?" Bu konuda ona yalan söylemek istemedim. Borcu bir şekilde halledebilirdim ancak, resim sınıfını geri almış gibi davranamazdım. Zaten bunun hakkında yalana gerek yoktu.
Başımı, dudaklarımı bükerek olumsuz yönde salladım. Bu ifademle beraber hevesli ve meraklı ifadesi gitmiş, yerine benimle beraber üzücü bir tavır takınmıştı.
Biraz daha yürüdükten sonra okuldan uzaklaşmıştık, orman tarafına geçmeye başlamıştık. İleride hafiften banklar gözüküyordu.
İkimizde ellerimiz ceplerimizde, konuşmadan, yaprakları ezerek ve başımız eğik bir şekilde yürüyorduk. En sonunda ben, konuşmam gerektiğini farkettim. "Pekala, Steve Harrington." dedim başta gülerek. Steve'in donuk ifadeli suratı bana dönmüş ve muhtemelen benim onun tam ismini seslenmiş olmamı komik bularak sırıtmıştı.
"Sana bir sorum var." Merakla beni izlemeye devam etti. "Seni değiştiren neydi?" dedim. Önce anlamadı. Ben ise daha açık bir yolla anlatmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
frida! | steve harrington.
ChickLitEva Rochelle, resimle ilgilenen genç bir lise öğrencisi. Kim bilebilirdi ki, üst sınıflarda ki kin beslediği çocuk Steve Harrington'ın ondan bir sipariş alıp tüm fikirlerini değiştirebileceğini? Bilemezdi, ama Steve ona gösterebilirdi.