"Lucy! Lucy! Lucy!"
"Diana! Diana! Diana!"
Tezahürat seslerinden başım şişmişti. Yaklaşık 2 buçuk saattir aralıksız, en yakın arkadaşıma tezahürat yapıyordum ve rahatsız değildim. Sadece fazla sesli ortamlar ve bağırış, çağırış bana göre değildi.
Karşılıklı oturma yerlerinde bir taraf Lucy ismine, yani Diana'nın rakip takımının başkanına tezahürat yaparken, bizim olduğumuz taraf ise Diana'nın olduğu takıma yapıyordu.
Son set, son atışlar. Ellerim alkışlamaktan kızarmış, ayaklarım zıplamaktan şişmiş, boğazım ise bağırmaktan yırtılmıştı.
Yanımda durup benimle, Diana'ya destek çıkan Steve de benden farksız değildi. İkimizde yorulmuştuk.
İkimiz de atış kısımlarını anlamıyorduk ancak, kimin kazandığını anlayabildiğimiz için sürekli ayağa kalkıyor, alkış yapıyor ve zıplayarak bağırıyorduk.
Eğlenceliydi. Arkadaşımı her daim desteklemek cidden çok eğlenceliydi. Ayriyeten Steve'in de benimle beraber desteklemesi beni çok mutlu etmişti.
Şimdi ise son sayıdaydık. Biz dahil herkes ayaktaydı ve iki takımın topu birbirine kaçırmasını izliyorduk.
Topa çarpma sesleri ve tezahüratın yankıları koskoca salonda duyuluyordu. Pür dikkat insanlar maça kesilmişti.
Diana karşı takıma topu yollarken, diğer takımın arka oyuncuları ise bunu sağlam bir şekilde öndekilere pasladı ve top tekrar Diana'ya gelirken, tam kaybedeceğini düşündük. Tüm salon boyunca.
Ama Diana çevik bir hamleyle topun oraya fırladı ve yere düşerek topu karşıladı, top diğer takıma gitti ve orda ki oyuncular topu bir iki hamle sonra karşılayamadı.
Bizim oturduğumuz yerde ki oyuncular bir anda zıpladı ve etrafta çığlıklar dolaştı. Ben ve Steve'de, ellerimizi havaya kaldırarak zıpladık sevinçle bağırmaya başladık. Diana kazanmıştı.
"Evet!" diye bağırmaya devam ederken gözlerim dolmuştu. Diana salonda insanlara bakıp nefes nefese gülümsüyordu.
Steve'e döndüğümde ise o beni izleyerek alkışlıyordu ve onda döndüğümde bana gülümsemişti.
"Kazandık!" diye bağırdım Steve'e doğru kahkaha atarak. Benim Diana kadar heyecanlı olduğumu bir Steve, bir de ben biliyorduk.
O da kafasını salladı ve bana bakmaya devam etti. Salon hâlâ alkışa ve tezahürata devam ederken bir anons sesi duyuldu. "Maçı kazanan Hawkins Lisesi!" Daha fazla alkış ve ıslık sesi. Gürültülü olsa bile, çok gurur verici bir andı. Ve ben Diana'nın sevincini bile tahmin edemiyordum şu an.
Bu maçı kazanmayı hayatı pahasına istiyordu. Ve kazanmıştı. Diana başarmıştı.
-
Salondan Steve ile çıkarken hâlâ maç hakkında konuşuyorduk. "Nasıl da kazandık ama!" diyerek sevinirken farketmiştim, şu an olduğumdan fazla hareketli davranıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
frida! | steve harrington.
Chick-LitEva Rochelle, resimle ilgilenen genç bir lise öğrencisi. Kim bilebilirdi ki, üst sınıflarda ki kin beslediği çocuk Steve Harrington'ın ondan bir sipariş alıp tüm fikirlerini değiştirebileceğini? Bilemezdi, ama Steve ona gösterebilirdi.