🥀
Güzel ve Çirkin'i okuyup da roller değişseydi aynı hikaye olmazdı diye düşünen herkes için.
🥀
Efsanenin ilk yayıldığı hali:
Evvel zaman içinde, çok uzak bir evrende diyarının en gösterişli şatosunda yaşayan bir prenses varmış. Prenses istediği her şeye sahip olduğu halde oldukça şımarık, aç gözlü ve küstahmış.
Günlerden birinde, dondurucu bir soğuğa eşlik eden o kış gecesinde, asla beklemediği bir anda kapısı çalmış. Merakın sürdürdüğü bir endişeyle kapıyı açmış. Yaşlı bir dilenci birkaç adım ötesine dek gelmiş ve yüzünü eğip konuşarak prensesten bu soğuk gecede ona sıcak yuvasını açması karşılığında kırmızı bir gül teklif etmiş.
Prenses, kadının yüzünü örten kapüşona bakmak için eğilmiş. Türlü şekle girerek önündekinin görünüşünü çözmeye çalışmış ancak bu hiçbir işe yaramamış. Buna sinirlenen küçük kız, dilenciyi kaba bir dille şatosundan kovmuş, elinde kalan gülü zeminin parkesine fırlattıktan sonra ayakkabısının tabanıyla ezmiş.
Ertesi günün gecesi prensesin kapısı tekrardan çalmış. Evvelsi gün yaşananların anımsatıcısıyla bu sefer temkinle yaklaşmış girişe. Bu sefer gelen, yaşlı bir kadın değil, uzun ve yapılı bir adammış. Gözle görülen devasa cüssesi karşısında küçücük kalan kız korkuyla bir adım gerilemiş. Ancak adam ona tek kelime etmemiş. Elindeki kağıdı prensese uzatmış, kız almaya yanaşmayınca yere bırakıp ona doğru ittirmekle yetinmiş Prenses gözünü adamdan ayırmadan yerdeki yazıya uzanmış. Üzerinde, bu dondurucu soğukta sıcak evini açarsa karşılığında pembe bir gül vereceği yazıyormuş. Prenses dünkünün aksine sinirle adamın uzattığı gülü hırsla çekmiş ve tüm gücüyle bahçenin derinliklerine fırlattıktan sonra tek bir kelime etmeden adamın yüzüne kapıyı çarpmış. Bu yaşananları unutmasının ardından uyumak için odasına çekilmiş.
Ve ondan sonraki gün... Kapısı son kez çalmış. Küçük bir kız çocuğu, neredeyse kendisiyle aynı yaştaki bir akranı, elindeki sarı gül ile onu karşılamış. Eğer bu dondurucu soğuk gecede onu sıcak evine davet ederse gülü alabileceğini söylemiş. Prenses çevresine bakınmış ancak kimseyi görememiş. Diğer gecelerin aksine gülü olursa ne olacağının merakı sarmış içini. Kızın elindeki gülü almak için hamle yaptığında küçük kız dehşet içinde geriye kaçmış. Ona dokunamayacağını haykırmış. Hayatında hiç böyle muamele göremeyen prenses hiddetle bağırmış. Ne güle ne de başka bir dilenciye tahammülü kalmamış. Küçük kızı kışkışlamış, kızın elinden düşen gülün rüzgarla savruluşuna tiksinerek bakmış.
Prenses pekişmiş günlerde onu rahatsız eden ziyaretçilerin ardından dördüncü gün yine kapısının çalmasını beklemiş.
Ancak o gün hiç gelmemiş.
O kışın ardından prensesi bir daha kimse görememiş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çürümüş Kalbin Derinliklerinden Göğe
FantasyBana dokunamazsın, Bana bakamazsın, Beni duyamazsın. Ben üç aşamalı bu lanetle yaşarken bu şatoda benimle mahkumsun. Büyülü şatoda ömrünü geçirmek ve lanetimin bir parçası olmamak için dikkatli yaşamak zorundasın. Eğer laneti kırarsan... O zaman evi...