Selamlarr! Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Fakat çok uzun olduğu için iki parça halinde yayınlama kararı aldım. İkinci kısım da ilk fırsatta gelecek. Baştan söyleyeyim, öykü bazı rahatsız edici öğeler içerebilir. Aldatma, töre cinayeti, cinsellik vs. gibi, ama hiçbiri ileri boyutta (+18) değildir. O yüzden gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Gerçek bir hayat hikayesinden, daha doğrusu birkaç farklı hayat hikayesinden esinlenerek yazdım. Sonuna kadar okumanızı, daha sonra olumlu veya olumsuz eleştirilerinizi yapmanızı tavsiye ediyorum. İyi okumalar!
GÜLLÜ
Güllü korkusunu ve heyecanını güçlükle bastırmaya çalışarak meraklı bakışlarını uçağın penceresine çevirdi. Şimdi pek aşağılarda kalmış olan yeryüzüne göz ucuyla baktıktan sonra, tekrar yanındaki koltukta hafifçe kaykılarak oturmuş, uyuyan adama döndü.
Başını koltuğa yaslamış, uçak yolculuğunun neredeyse başından beri uyukluyordu. Uzun boylu, buğday tenli, otuzlu yaşlarının başında bir adamdı. Eli yüzü düzgündü. Üzerinde eski moda kahverengi bir ceket vardı. Altına kaba bir kot pantolon giymişti. İri yarıydı fakat kötü bir insana benzemiyordu.
Güllü, adamın uykusunun arasındaki soluk alış verişlerini duyacak kadar yakınında oturuyordu.
Kars'tan İstanbul'a kadar sürecek olan bu uçak yolculuğu; üstünde yol boyu çıkartmamakta direttiği beyaz elbisesi, belinde kırmızı kuşağıyla, koltuğunda oturan genç kızın, bugüne kadar ki hayatı boyunca yaşadığı en heyecan verici olaylardan bir tanesi, hatta belki de en heyecan verici olanıydı. Kars'ın ücra dağ köylerinden birinde doğup büyümüş, bu yaşına kadar köyünden dışarı adım atmamış bu kız şimdi gelin olmuş taa İstanbullara gidiyordu, üstelik uçakla.
Mehmet, az sonra yapılan yemek servisi anonsuyla beraber oturduğu yerde gerinerek gözlerini açtı.
"Kız, Güllü" dedi, uyku sersemi.
Güllü hemen ona döndü:
"Efendim?""Saat kaç olmuş yav, uyuya kalmışım." diye söylendi Mehmet kol saatini kontrol ederken.
Bıyık altından belli belirsiz bir tebessüm ettikten sonra devam etti:
"Ee... Yiyecek olarak ne istersiniz Güllü Hanım?Az sonra koltuklarının önündeki katlanabilir masaları açmış, hostesin getirdiği sandviçlerini yiyorlardı.
"İyisin ya? Uçak yolculuğu nasıl gidiyor?" diye sordu Mehmet, sandviçinden büyük bir ısırık alırken, sohbet açmak niyetiyle.
"İyiyim, iyiyim. Sadece başım tuttu biraz."
"Uçak tutmuştur, ilk defa bindin ya. Normaldir." dedi adam.
Güllü gülümsedi. Sonra utanarak başını önüne eğdi çabucak.
Kız suskunluğa gömülünce, Mehmet de kendi alemine daldı.
İyi mi olmuştu, yoksa fena mı etmişti bilemiyordu. Kafası allak bullaktı Mehmet'in. "Hayırlısı böyleymiş demek ki..." diye geçirdi içinden, kendini rahatlatmaya çalışarak. Kızı almıştı bir kere, geri dönüşü yoktu artık. Fakat Mehmet vicdanındaki ince sızıya bir türlü engel olamıyordu.
Bundan otuz küsür sene evvel, soğuk bir kış gününde, Kars'ın ufak bir köyünde açmıştı dünyaya gözlerini. Anasıyla babası henüz o küçük bir çocukken bir trafik kazasında vefat etmişlerdi. Dedesi büyütmüştü Mehmet'i. Zeki çocuk demişti ilkokul öğretmeni, pek çalışkandı zaten, derslerini hemencecik kavrıyordu. İlköğretim bitince liseyi okumak için ilçeye yollanmıştı. Oradan da büyükşehire, üniversiteye, ver elini İstanbul... Mezun olunca büyük bir şirkette muhasebeci olarak işe başlamıştı. Aradan geçen yıllar içinde dedesi de vefat etmiş, hayatta bir başına kalmıştı Mehmet. Köydeki birkaç eski hemşehriden başka akrabası yoktu buralarda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİKAYELER
Ficción GeneralBirbirinden bağımsız, tek bölümlük, kısa öyküler... #Ayna kategorisinde birinci sırada~23.09.2023~ #Reyyan kategorisinde birinci sırada~02.11.2023~ #Anadolu kategorisinde birinci sırada~23.12.2023~