1. Bölüm: İntihar Vakası

286 32 24
                                    

Uçları sivri kulelerin göğe doğru uzandığı, merdivenlerin yerlerinin sürekli değiştiği, koridorlardaki dönemeçlerin asla son bulmadığı ve ezberlenmesinin imkânsız olduğu şatonun her köşesinde bir kargaşa hâkimdi. Tüm gün boyunca birinci sınıflardan yedinci sınıflara kadar her bir öğrenci okulun içinde dağılmış, gruplar hâlinde fısıldaşarak konuşuyorlardı. Herkesin ağzında ise aynı soru cümlesi vardı: "Kendini mi öldürmüş?"

Freda, omuzlarına örtülü ince battaniyeyi geriye doğru atmak istediğinde hemen yanındaki sandalyede oturan Theodore Nott buna engel oldu. Kahvrenegi gözleriyle ona çok şey anlatmak isteyen bakışlarını Freda'ya dikerek battaniyeyi düzeltti.

"Kendini daha iyi hissediyor musun Freda?" diyen kişiye çevirdi bakışlarını Freda. Albus Dumbledore'a. Bembeyaz olmuş saçı sakalı birbirine girmişti ve kemerli burnunun üzerindeki yarım ay şeklindeki gözlüğü duvardaki yanan şamdanların etkisiyle parıldıyordu. "Dilersen Madam Pomfrey'e senin için sakinleştirici bir karışım hazırlaması için haber gönderebilirim."

Freda, yere indirdiği gözlerini tekrar ona çevirdiğinde küçük bir ürperti dalgası titremesine sebep oldu. Daima bilgeli ve insanın içine işleyen bakışları bu sefer Freda'ya temkinle bakıyordu. Bu Freda için korkunçtu çünkü zaten bütün oklar onun üzerindeyken bir de okul müdürünün şüphesini üzerine çekmek istemiyordu.

"Sağ olun, efendim." dedi kısık, titrek bir sesle. "Daha iyiyim." Korkusunu ve endişesini hisseden Thedore'un dirseğini kolunda hissetti. Temas ederek yanındaki varlığını hatırlatıyordu. Hoş, hatırlatmasına gerek yoktu çünkü Freda daima onun varlığını ve desteğini hissederdi. Bu fiziken olmasa bile.

"Daha iyiysen ve kendini toparladıysan artık bize neler bildiğini anlatmalısın." dedi Dumbledore ciddi fakat Freda'yı korkutmak istemezmiş gibi yumuşak bir zesle. "Sabahın erken saatlerinde oda arkadaşın kendi canına kıydı. Tren çoktan hareketlendi, ailesi yakında okula varacak. Ve biz henüz tam olarak olayın detaylarını bilmiyoruz."

Freda odanın içinde gezdirdi gözlerini. Burası profesör Dumbledore'un odasıydı. Yuvarlaktı, duvarlarda Hogwarts'ın önceki müdür ve müdirelerinin tabloları vardı. Ve hepsi de film izler gibi pür dikkat onları izliyorlardı. Dumbledore kendi koltuğunda oturuyordu. Masasının hemen yanında profesör McGonagall duruyor, gergin bir suratla ağzından çıkan cümleleri dinliyordu. İkisinin dışında bir de Sihir Bakanı Cornelius Fudge vardı. Freda'nın yanındaki sandalyede ise Theodore oturuyordu. Odaya beraber girdiklerinde onu içeri almak istememişlerdi fakat Freda kendisini onun yanında daha rahat hissettiğini söylediğinde izin vermişlerdi.

Boğazını temizledi. "Georgia son zamanlarda oldukça depresifti." Georgia, Freda'nın oda arkadaşlarından biriydi. Bu sabah, kahvaltıdan erken kalkıp odasına girdiğinde intihar eden arkadaşının cesediyle karşılaşmıştı. Dolayısıyla da en çok sorgulanan da o olmuştu.

"Son zamanlardan kastınız, ne kadar bir süre, Bayan Shalford?" diye sordu McGonagall. Freda konuşmaya başladığından beri masanın üzerindeki parşomene sihirli bir tüy kalem hızlı hızlı söylediklerini yazıyor, ağzından çıkan her şey kayda alınıyordu.

"Yaklaşık bir aydır." dedi dürüstçe. Gerçekten de Georgia bir aydır depresif bir modda hayatına devam ediyordu. Aileleri vasıtasıyla erkek arkadaşından ayrıldığından beri böyleydi. "Bir ay önce erkek arkadaşından ayrıldı. Aileleri ikisi arasındakileri öğrenmişlerdi ve bu ilişkiyi onaylamıyorlardı. Bu yüzden ayrılmak zorunda kaldılar. Ancak hâlâ birbirlerini seviyorlardı. Bu ikisi için de iyi olmadı ama Georgia mahvoldu. Resmen gözlerimizin önünde eridi bitti. Bu ayrılığa dayanamıyordu."

Boğazı kuruduğunda öksürerek daha fazla anlatmayı kesti. Theodore, sehpanın üzerindeki sürehiyi alıp bardağa su doldurdu. Ardından Freda'ya uzattı. "Teşekkürler." Bardaktan birkaç yudum alırken Dumbledore ile McGonagall'ın saniyelik bakıştıklarını gördü.

Secrets & Lies | Harry PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin