5. Bölüm: Kaymak Birası

107 30 10
                                    

Hogsmeade, ögle vaktinde cılız güneş ışıkları altında ılıktı. İlkbaharın gelişiyle kış soğuğu biraz kırılsa da havada hâlâ insanı titreten bir hissiyat vardı.

Freda, kız arkadaşları Pansy, Mallory ve Elvira ile Hogsmeade'de gezerken ilk uğradıkları yer Balyumruk olmuştu. Kendilerine torbalarca şeker almış, akşam yatakhanede dedikodu yaparken biten stoklarını yenilemişlerdi.

Ardından görünüşlerine düşkün Mallory ve Elvira'nın ısrarlarıyla bir kıyafet dükkanına girmiş uzun uzadıya orada oyalanmışlardı.

"Hava soğudu." dedi Freda esen rüzgârla kollarını kendisine dolayarak. "Artık bir Kaymak Birası içmeye gitsek mi acaba?"

"Gidelim hadi." diyen Mallory ile adımlarını Üç Süpürge'ye çevirdiler. Ellerindeki torbalarla bardan içeriye girdiklerinde sisli, alkol kokan ve sıcak hava suratlarına çarptı. Freda içeriye girer girmez bedeninin gevşediğini hissetti.

"Hey, Freda." Kendilerine boş bir masa ararken kendisine seslenilmesiyle başını çevirdi. Cam kenarındaki masada oturan ve aralarında iki erkeğin olduğu bir grup Ravenclaw öğrencisi ona bakıyordu.

Freda gülümseyerek adımlarını onlara çevirdi. Kendisine seslenen kız Ravenclaw'daki tek tük arkadaşlarından biri olan Elaine Roosevelt ile geçen yıl tanışmışlardı. Hagrid'in Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinde getirdiği ilk yaratık olan Hipogrif'e birlikte binmiş ve böylelikle arkadaş olmuşlardı.

Freda, Elaine'in yanındaki boş sandalyeye oturarak "Merhaba." dedi. Masadakiler onu selamladılar.

"Nasılsın?" diye sordu Elaine samimi bir ifadeyle. "Birkaç gün öncesine kadar toparlanmış görünüyorsun."

Freda gözlerini kaçırdı. "Öyle. Daha iyiyim." Oda arkadaşı Georgia'nın ölümünden sadece birkaç gün geçmişti ve henüz bu olay hafızalardan silinmiş değildi. Freda, her ne kadar üzerindeki gözlerin azaldığını hissetse de hâlâ ona bakan, onun suçlu olduğunu düşünen insanlar olduğunu biliyordu.

"Kızın cesedini bulduğunda o nasıldı?" diye sordu meraklı bir erkek sesi. Freda konuşana baktı. Elaine'in arkadaşlarından biriydi ve onu tanımıyordu. "Zehirle kendini öldürmüş diyorlar. Doğru mu?"

Freda istemeye istemeye başını salladı. "Yakıcı bir zehir içmişti." Yutkunarak ellerini dizlerinin üzerinde yumruk hâline getirdi. Georgia'nın o görüntüsü zihninde belirdiğinde başka şeyler düşünmeye çalıştı.

"Çoğu kişi onu senin öldürdüğünü düşünüyor. Bu konuda sesini hiç çıkarmamışsın." Freda'nın adını Theresa olarak hatırladığı kız, bir eli çenesinin altında konuşunca içini bir huzursuzluk kapladı.

"Bunu inkâr etsem de etmesem de dedikodular devam edecek." dedi Freda rahatsız olduğunu belli eden bir ifadeyle omuz silkerek. "O yüzden insanların bu konuda ne düşündüğü umrumda değil."

"Freda'nın üzerine gitmeyin." dedi Elaine sert yüz ifadesiyle arkadaşlarına bakarak. "Zor bir dönemden geçiyor. Sizce o kızı gerçekten Freda öldürmüş olsa, kanıtlar bulunmaz mıydı ya da elini kolunu sallayarak rahatça okulda gezebilir miydi?"

Bu sözler üzerine masaya bir sessizlik hâkim olurken Freda iyiden iyiye hissettiği rahatsızlık duygusuyla ayağa kalktı. "Ben arkadaşlarımın yanına döneyim." Elaine tam -muhtemelen birlikte bir şeyler içmek için- ağzını açsa da Freda ondan önce davrandı. "Görüşürüz."

Masadan uzaklaşırken derin bir nefes aldı. Günler sonra kendisini daha iyi hissetmeye başlamışken bu konu yine gelip onu bulmuştu. Şansızlık böyle bir şeydi işte.

Secrets & Lies | Harry PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin