Sabah kalktığımda havanın daha aydınlanmadığını fark ettim. Yatağın yanındaki, eski sehpadaki saate baktığımda saatin daha sabah 6 olduğunu fark ettim. Aklıma direkt prenses gelince gidip ona bakma kararı aldım. Yavaşça odadan çıktım ve prensesin akşam bırakıldığı odaya girdim.
Ağlamaktan bitmiş bir şekilde annesi ve babasının adını sayıklıyordu. Ona içten içe acımamam gerektiğini biliyordum ama ne yapabilirim ki. Kalp en karşı konulamaz organdır derler.
Yavaşça kızın yanına yaklaşıp saçını okşadım. Kız elimin ona değmesiyle hemen uyanıp benden uzaklaşmaya çalıştı. ''Korkma sana zarar vermeyeceğim'' dedim. Kız bana güvenmiş olacak ki hemen yanıma kıvrılıverdi ''çok canını acıttı mı o kötü adam?'' kız başını hafifçe aşağı yukarı salladı. ''Merak etme bir daha bunları yaşamaman için elimden geleni yapacağım.'' Kız meraklı gözlerle bana baktı ve en sonunda ''sen kimsin?'' dedi. ''Sadece diğerleri gibi bir suikastçı'' kız benim yüzümü çevirdi ve göz göze gelmemizi sağladı. ''Sen onlar gibi değilsin içinde bir acı var?'' soru soruyormuş gibi çıkan sesinden ona söylememi istediğini anlamıştım. ''Şuan söyleyemem.'' Kız bana hüzünlü bir şekilde baktı.
***
''Eee adın ne ve kaç yaşındasın?'' kız hemen yanıt verdi. ''adım Violet ve 17 yaşındayım''. Bir anda kapı açılıp içeri David girince sohbetimizin fazla uzadığını fark ettim ve hemen ayağa kalktım. Prenses gitmemi istemiyormuş gibi pantolonumun paçasını tutunca sadece Violet'in duyabileceği bir sesle ''buradayım. Ama seni korumam için paçamı bırakman lazım.'' dedim. Hemen bıraktı, David bana bağırmaya başlayınca bir an ürksem de Violet'i korumaya mecburdum. Ona bir söz vermiştim.
''Benim oyuncağımla oynamayı bırak'' David'in sözleri karşısında ona iğrenerek baktım. ''O BİR OYUNCAK DEĞİL!'' David tam üstüme doğru yürümeye başlamıştı ki Elena kapıda belirdi ve ''eğer o ikisine bir daha dokunursan seni Kritania krallığına kendi ellerimle götürürüm'' dedi. David'in gözlerinde ilk defa korku görüyordum. ''Üzgünüm'' dedi. Koca adam anında süt dökmüş kediye dönüşmüştü. Elena'yla göz göze geldiğimiz anda bana sert bir bakış önderdi. Sanki başına ve başıma bela açma der gibiydi. Violet'i kaldırmaya çalıştığımda bacağının yaralandığını ve yürüyemediğini gördüm. Gerçi şöyle bir bakınca saçları dağılmış, kıyafetleri yırtılmış, gözleri şiş ve kırmızı bir kız vardı karşımda. Bir prensese hiç benzemiyordu. Kızı kucağıma alıp kendi odama götürdüm. Elena tek odada uyumaya alışık olduğum için odanın içindeki 2 kişiyi farklı odalara yerleştirmişti. Yani odada 2 yatak vardı ama tek kalıyordum.
***
Odama gelip Violet'i kendi yatağına koyup ayağını sardım ve dinlenmesini söyledim. İçeri gittiğimde Elena yemek masası olduğunu tahmin ettiğim bir masanın başında oturuyordu ve yanındaki sandalye boştu. Beni görünce hemen elini yanına gelmemi istiyormuş gibi salladı. Yanına gidip oturdum ve tam yemeğimi yemeye başlayacakken ''Eee Clara senin hikâyen ne?'' dedi dün adının Phill olduğunu öğrendiğim çocuk. ''Ha?'' ağzımdan böyle kaba bir sözcük çıktığına inanamıyordum. Elena hemen söze atıldı ve ''abisi o daha küçükken öldürülmüş babası ise onları Clara doğduğunda terk etmiş zaten. Annesi hergün içiyormuş ve ona şiddet uyguluyormuş. Uzun yıllar dayanmış ve sonunda canına tak edince annesini öldürmüş. Onu yolda amaçsızca yürürken buldum ve suikastçı olmasını söyledim. Annesine doldurduğu nefreti insanlardan çıkarabileceğini... Öyle işte'' beraber konuştuğumuz hikâyeydi bu. Ama Phill bir anda sorunca söyleyememiştim. O an içimden kendime bir küfür savurdum. Ve işte yapmamam gereken şeylerden birisi daha. Gerçi en son sarayıma yapılan suikasttan beri kaç kural çiğnemiştim? Sayamazdım bile.
***
Artık öğlen saatleri olmuştu, Elena eğitimimin başlaması gerektiğini söyledi. Ayrıca saraydaki kral ve kraliçeler öldürülmemiş, çocukları yani bütün prens ve prensesler rehine olarak burada saklanıyormuş ve ailelerinden para alarak onlara iyi bakıyorlarmış.
Eğitim alanına gittiğimde Elena ve bir sürü suikastçı vardı.
***
''YORULDUMMMM!'' 4 saatlik bir alıştırmadan sonra halâ işimiz bitmemişti. Sadece küçük bir mola. Elena ''SÖYLENMEYİ BIRAK!'' diye eğitim alanının öteki ucundan bağırdı.
***
Sonunda eğitim alanındaki işimiz bitmişti ama ben de bitmiştim bugün yaklaşık 29 belki 40 kişiyle dövüşmüştüm. Bir kişi hariç hepsini yenmeyi başarmıştım. ''BANA PHILL'İ KOYDUĞUNA İNANAMIYORUM! O 10 YILDIR SUIKASTÇIYMIŞ! ONU NASIL GEÇMEMİ BEKLİYORSUN! BİDE SENİN BAŞ YARDIMCIN YANİ EN YETENEKLİ 2. SUİKASTÇI!'' Elena sırıtarak beni izliyordu.
''İlk göreve çıkma zamanı prenses.'' Elena'nın dediğiyle afallamıştım. ''Ne?! Ne diyorsun sen daha geleli 1 gün oldu!''
''Yeteneklisin Catty bunu boşa çıkarma. Yarın ilk görevine çıkacaksın itiraz yok! Görevin çok basit zaten. Tek yapacağın şey rehine prenslerden birini sarayına geri götürmek.'' ne yapmalıydım ki, seçim şansım var sanki mecbur kabul ettim.
***
:3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkimizin Sırrı
Teen FictionCatherine henüz 7 yaşındayken bir suikast girişimi sonucu annesi ,babası ve kız kardeşini kaybetmiştir. Bütün krallıkta sağ kurtulan tek kişi olarak Octania Krallığına kaçmıştır. Yıllar geçip büyüdüğünde ise tekrar aynı felaketle karşılaşmı...