AA_4

74 5 1
                                    

Kendimi koruyabilirdim, bunu Kasım'a da göstermiştim ama o yaralarımı sarmasa ve beni buraya kadar taşımasa belki ölmezdim fakat tahmin bile edilemeyecek kadar kötü durumda olabilirdim. Bunu dile getirmesem de ona bir teşekkür borçlu olduğumu içten içe biliyordum.

Ayrıca bunların hiçbirini hesaba katmasak bile resmen Kasım kendini soğuk ve umursamaz tavurlarını rafa kaldırıp benim için alışveriş yapmışken arkadaşını boğazlamıştım ve pek de şirin bir hareket değildi. Beni evden kovmasına hiç şaşırmazdım doğrusu.

Dün akşam Kasım umursamaz tavrını giyinip beni görmezden gelirken Atakan'dan ses soluk yoktu. Atakan'a olanlar karşısında sorumluluk hissettiğim söylenemezdi hatta azıcık bile üzülmemiştim. İnsanların beni küçük görmesini istemiyordum ve bunun için mücadele ederdim. Atakan da buna beni zorlamıştı.

Birkaç kez Kasım'la konuşmaya çalışmıştım ama bana çevresinde gezinen bir sinek gibi davranınca bundan vazgeçmiştim ve uslu olmaya karar vermiştim. Uslu olabileceğim tek zaman dilimi uykuydu, bu yüzden de temiz kıyafetleri yerden toplayıp banyoya girmiştim. Lavabonun üzerinde ilk yardım malzemelerini görmezden gelmeye çalışarak huzurlu bir duş aldım. Bedenim temizlense de ruhum bir çöp yığınından farksızdı ve bunu basit bir duş düzeltemezdi.

Mutfak ve banyo dışında duracak başka bir ihtimal olmadığından mutfağa girdim. Malum, oturma odası ve yatak odası sandığım yere girerken Kasım'ın bakışları hiç de arkadaş canlısı değildi.

Sandalyede düşünürken gözlerim kapanmıştı, şimdi ise gözlerimi yapış yapış masada açıyordum. Yerimde huzursuzca kıpırdandım ve saatlerdir rahatsız olan belimi esnetmeye çalıştım. Güneş daha yeni doğuyordu. Ve ben bu saatte uyanık olmaya pek alışık değildim. Bu yüzden şuanda ayaklarımın taşıdığı beden benim değilmiş gibi bir hise kapılmadan edemedim. Yürüyebilecek duruma gelince ayaklarımı sürüye sürüye banyoya ulaştım ve kapıyı tek harekette kapıyı açtım. Kafamı kaldırdığımda karşımda Atakan'ı gördüm.

Aynada yüzünü inceliyordu, beni gördüğünde aynadaki yansımamdan bana baktı. O an bir daha arkama bakmamak üzere kaçasım gelmişti. Böyle bir şey yapmayacağımdan emindim ama içimde bir şeyler sınırlarını zorluyordu.

"Sana kapıyı çalma nezaketini öğretmediler mi?" dedi soğuk bir tavırla. Ama sanki sinirli değilmiş, sadece öyle davranması gerekiyormuş gibi. Mimikleri tam tersini ifade etse de koyu yeşil gözleri sımsıcaktı.

"Dedi, bir gün önce kapıyı kırdığını unutan adam."

Dudaklarım gerçek bir gülümsemeyle yana doğru kıvrılırken kollarımı göğsümün altında birleştirdim.

Sonunda aynadaki görüntümü izlemeyi bırakıp bana döndü. Son söylediğimi pek de umursamışa benzemiyordu. Banyonun ahşap tonuna hiç uymayan mavi kilimde yürüyerek bana yaklaştı.

"Dün seni nasıl benzettiğimi hatırlayarak yaklaş bence." derken yüzümdeki gülümseme soluyordu. Korkmuş muydum yoksa yakınlığımızdan dolayı oluşan rahatsız edici bir his miydi emin değildim. Ama belli etmemeye çalıştım.Atakan korkmuş ya da tedirgib olmuşa benzemiyordu. Başını yana doğru eğdi ve boynunu ortaya çıkardı.

"Yaptığını beğendin mi?" dedi. Göz temasından kaçınmak için bakışlarını boynuna indirdim. Kırmızı ve mor ince tırnak çizikleri vardı. Teni açık renk olduğu için kırmızı izler daha da belirginleşmişti ve sanki vampir saldırısına uğramış gibi duruyordu. Aslında biraz komik bile gelmişti. Ama şuanda gülersem ortamdaki bütün dramı bozardım ve açıkçası bunu göze almak istemiyordum.

"Ne yani? Koca adam iki üç sıyrıktan hayatta kalamaz mı?" Endişeli bir sırıtmayla yeniden gözlerine odaklandım ve bir adım geriye gittim.

Aynaların ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin