Hyunjin çığlık çığlığa bağırarak duvarı yumrukluyordu. Aptaldı... aptal!
Bu zamana kadar Jeongin'den hoşlandığını sansada yanında olmadığında ve kokusunu alamadığında huzursuz hissetiği tek kişi civciviydi. Bu zamana kadar Felix'e aşık olduğunu fark edemediği için kendine aşırı kızgındı. Hem kalbini kırmış hemde fark etmeden kendini ateşe atmıştı.
Duvarı yumruklamayı bırakıp telefonunu eline aldı ve heyecandan yerinden çıkacakmışcasına atan kalbini umursamadan Felix'i aramaya başladı.
Telefon çaldı...
Çaldı...
Çaldı...
'Aradığınız kişi şu anda telefona cevap veremiyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.'
Hyunjin telefonu elinden düşürdüğünü fark etmemişti bile.
Korkuyla eğildi ve telefonu tekrardan eline alıp hemen Jisung'un numarasını çaldırmaya başladı.
"Alo?"
"J-jisung!"
"Hyunjin?! Sen ağlıyor musun?"
"Jisung hepsi benim yüzümden oldu..."
"Hyunjin ne oldu?!"
"Jisung ben bugün F-felix'i reddettim. Ben Jeongin'e aşığım sanıyordum ama ben Felix'siz yapamazmışım. Aptalın tekiyim daha yeni fark ettim bunu ve Felix telefonu açmıyor! Jisung n'olur yardım et ben çok korkuyorum."
"Ne...?! Çabuk Felix'in evine gidiyoruz konum atacağım şimdi sana. Herkese de haber vereceğim çabuk olmalıyız! Kapıyı açmazsa polis çağıracağım. Acele etmeliyiz!"
Hyunjin telefon kapandığı gibi yerinden fırladı ve hızla arabasına binip Jisung'un ona attığı konuma uyarak arabayı Felix'in evine doğru sürmeye başladı.
Yol boyu göz yaşları durmak bilmemişti. Küçük civcivinin kalbini kırmış olmak ve şu anda ona ulaşamıyor olmak kalbine hançer saplanmış gibi hissetmesini sağlıyordu.
Sahi...belkide kalbine hançer saplansa daha az acırdı...
Felix'in evine geldiği gibi hızla arabadan indi ve kapıda dikilen çocukları görünce korkuyla onlara doğru döndü.
Jisung ağlayarak kapıyı yumrukluyordu fakat kapıyı açan yoktu.
Hyunjin bacaklarının onu taşıdığı kadar ilerledi ve gözlerinden akan yaşları umursamadan kapıyı yumruklamaya başladı.
Yaklaşık beş dakika sonra Jisung polisi çağırmış olmalı ki siren sesleri ile kendini belli etmeye başladı.
Polisler araçlarından inip hızla eve doğru yaklaştılar ve kapıyı kırmak için hamle yaptılar.
Herkes ağlamaktan perişan olmuştu özellikle de Jisung ve Hyunjin'in durumu çok kötüydü.
Polisler kapıyı kırmayı başardığında Jisung hızla Felix'in odasına doğru ilerledi ve gördüğü manzara karşısında gözleri fal taşı gibi açıldı.
Arkadan gelen diğer çocuklar da asla görmeyi ummadıkları şey ile titremeye başlamışlardı bile.
Hyunjin de donakalmış bir şekilde bakıyordu odadaki bedene.
Ya da...cansız bedene mi demeliyim??
Felix kendini asmıştı ve cansız bedeni tavandaki ipte sallanıyordu.
Polisler hemen olaya müdahale etmeye çalıştığı sırada Hyunjin masada gördüğü, üzerinde büyük puntolarla *HYUNJİN'E* yazan bir kağıda doğru ilerledi ve titreyen elleri ile kağıdı alıp cebine sıkıştırdı.
Polisler herkesi evden çıkardığında kimsenin durumu iyi değildi.
Jisung bayılmıştı ve Minho onu kucaklamış yerde oturuyordu.
Seungmin şoktan hareket edemiyordu ve Chan ağlıyor olmasına rağmen Seungmin'i sakinleştirmeye çalışıyordu.
Changbin yere çökmüştü ve Jeongin Changbin'i sakinleştirmeye çalışıyordu.
Hyunjin ise...belkide hepsinden daha kötü durumdaydı. Küçük civcivinin ölümüne sebep olmuş olmak hayatının sonuna kadar vicdan azabı çekmesini sağlayacaktı.
Yavaşça titreyen elleri ile cebindeki kağıdı çıkardı ve derin bir nefes alarak okumaya başladı.
'Sevgili Hyunjin, bugün sana zaten söyledim ama tekrardan söylemek istiyorum. Ben senden hep hoşlandım. Saf sevgiydi benimkisi, her ne kadar karşılıksız olsa da...her neyse! Birlikte dersten kaçtığımız zamanları hatırlıyor musun? Çok karizmatiktin! Gülerek koşturuyorduk okulun koridorlarında. Hatta yakalanmıştık! Ah ne güzel günlerdi. Peki...evine geldiğim günü hatırlıyor musun? Hani bana Jeongin'in resmini göstermiştin. O gün sana neden ağladığımı söyleyemem dedim ama artık öğrenme zamanın geldi bence. O gün kalbimin acısından ağladım Hyunjin. Sen Jeongin'e çıkma teklifi edeceğini söylediğinde dünyam yıkıldı benim. Pekiii...sana içmeye geldiğimiz günü hatırlıyor musun? Eminim hatırlıyorsundur, zaten iki gün önce falandı. O gün öptüm ben seni. Dayanamadım. Eminim bunu okuyunca bana çok kızdın. Her neyse... bugün arkadaşlığımız bitmeyecek değil mi diye sordun ya hani, bitmedi asla da bitmeyecek Hyunjin. Bitmeyeceğini zaten söylemiştim ama için rahat etsin diye tekrardan söyleyeyim dedim. Şunu unutma ki ruhum seni her zaman sevecek. Sen sevmesen bile... Of çok uzattım değil mi? Bu kadar konuşmak bile yeterli olur bence, görüşürüz! Cennette? Ya da cehennemde...?'
Hyunjin kağıdı okumayı bitirdiğinde çoktan göz yaşlarına boğulmuştu bile. Elleri titriyordu... hayır hayır sadece elleri değil tüm bedeni tir tir titriyordu.
Felix'in onu öptüğü gece uyanık olduğunu söyleyememişti... O gün içindeki tuhaf bir duygu sayesinde kendisini öpmesine izin vermişti. O zamanlar içindeki bu tuhaf duygunun aşk olduğunu fark edememişti fakat fark etmek için çok geç kalmıştı öyle değil mi...?
Bedeni titremeye devam etse de ayağa kalktı ve dengesini sağlamaya çalışarak bağırmaya başladı.
"SENİ SEVİYORUM FELİX HERŞEYDEN ÇOK!! BELKİ BENİ BU DÜNYADA AFFEDEMEYECEKSİN AMA EN AZINDAN CEHENNEMDE AFFET!"
><><><
Şakasız ağlıyorum :')
Sizleri ağlattıysam her birinizden özür dilerim.
Finalde böyleydi işte...
Yeni yılınız kutlu olsun 💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Aşkı ~Hyunlix
FanfictionHerkesin olduğu gibi Felix'in de bir çocukluk aşkı vardı fakat onunla yıllar sonra bir parkta karşılaşmayı beklemiyordu tabii ki. ~Düz yazı + texting + instagram ~Ağırlıklı olarak düz yazı içerir ~FemLix!! ~Mini fic ~ANGST!!! #angst🥇 #hyunlix🥇