Herkese merhabalarrrr Tekrardan buluştuğumuzdan çook mutluyum. Ancak bir hafta boyunca buralarda olmayacağım malum sınav haftası. Her neyse iyi okumalarrr
Not; Bu bölümü yazsam mı yazmasam mı diye baya bi buhranda kaldım ama hikayenin ilerlemesi için gerekli. Her ne kadar kitabımda aşk unsuru istemesem de koymak zorundaydım.
Alexa.
Gözlerimi kırpıştırarak uyandım. İnsan gezegenindeydim. Nox mayışmıştı ve o kadar tatlı görünüyordu ki onu uyandırmamak için ekstra bir çaba sarfettim. Oda çok güzel kokuyordu. Bunun sebebi olan mumu bulduğumda üfleyerek mumu söndürdüm.
Tuvalete elimi yüzümü yıkamak için gittim. Yüzümü yıkadım ve doğal olarak önüme baktım. Önümde uzun bir ayna vardı. Aynayı gördüğüm gibi çığlık attım. Lamilia ellerini bağlamış gerçek suretiyle karşımda duruyordu. Korkunçtu. Lamilia'yı ilk kez gerçek suretinde görmüştüm. Bir ormanın içindeydi ve yürüyordu.
Lamilia;
Alexa'nın anılarında oldukça vakit geçirmiş, onları değiştirmiştim. Başkasının anılarında çok uzun süre kaldığımdan dolayı kendi anılarımı ziyaret etmek istemiştim. Ancak bu hatam sonucu bir anım beni içine çekti. En nefret edip içime gömmek isteyip kurtulamadığım, minik hatamın ölümüme sebep açtığı o anım...
Ormandaydık. Sadece yürüyor, konuşmuyorduk. Kısa, beyaz saçları ayışığından dolayı adeta parlıyordu. Gri gözleriyse önüne doğru dalgın bakışlar atıyordu. Ona baktığımı fark edip yüzünü bana döndürdü ve içten bir biçimde gülümsedi. Gülümsemesi içimi ısıtırken bana döndü.
-Az bir yolumuz kaldı.
-Nereye gideceğimizi söylesen keşke.
-Hadi ama! Sürpriz olduğunu söylemiştim.
-Daha önce hiç kimse bana sürpriz yapmadı. Ne olduğunu bilmediğimden de sevmiyorum. Dediğimde suratı asıldı.
-Hiç mi?
-Hiç.
- O halde bugünden sonra seveceksin.
Ona emin misin diyen bir bakış attım. Gözünü kırptı. İç çekerek önüme döndüm. Yarım saat kadar daha sadece ayakkabılarımızın yapraklarını ezmesiyle oluşan hışırtı sesi geliyordu. Ancak bir yandan da içim içimi kemiriyordu. Ona melez olduğumu nasıl söyleyeceğimi hala düşünmemiştim. Aslında gittiğimiz yerde söylemeyi düşünüyordum ama bir yandan da emin olamıyordum. Ya korkup kaçsaydı benden? Bir daha göremeseydim gri gözlerini...
Durdu. Ben de durdum. Önümüzde bir harabe vardı. Ancak normal bir harabe değildi bu... Ayışığı öyle güzel bir açıyla vuruyordu ki harabeye gözlerimi alamıyordum. Elini bana uzattı.
-Lamilia, bu dansı bana lütfedermisin? Gözleri ışıldayarak sormuştu sorusunu.
-Hmm. Düşünmem lazım. Suratı düştü. Beklediği cevap bu değildi.
-Şaka yapıyorum! Dediğimde sırıttı. Ben de sırıtarak elini tuttum. Sadece bir insan... Ailemi katletmiş olabilirdi soyu ancak bu bir şeyi değiştirmiyordu. Kendi türünü kendi seçmemişti sonuçta.
-Nasıl oluyor o?
-Bak şöyle. Dedi ve ellerimi boynuna yerleştirdi. Kendi elleriniyse benim sırtıma. Öyle dans ettik ayışığında. Harabelerden kaçınıyorduk. Beni etrafında döndürdüğünde keyfimden güldüm. Ardından aramızdaki mesafeyi azalttı. Neyseki aramızda boy olarak sadece bir santimetre fark vardı. Kısa olmadığım için zaten halimden memnundum ama şimdi bunun meyvesini yemiştim. Gözlerine bakmak için parmak ucuna yükselmem gerekmiyordu. Dans etmeyi bıraktı aniden. Sarıldı bana. Sanki bu an için doğmuşçasına. Sıkı sıkı. İlk başta kollarım öylece kalmıştı ancak sonrasında ben de ona sarıldım. Bir dakika boyunca ayışığının altında, ormanda sıkı sıkıya sarıldık. Ardından gözlerim doldu ve onu ittirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acıtan Yaşamaktı
FantasíaKaçmanın tek seçenek olduğu bir dünyada... Ben Sibel ve karşınızdaki benim kitabım. ''Acıtan Yaşamaktı'' Kitabı sizi içinize çekicek.