Dirrtt... dirrtt...
Telefonumdan gelen mesaj sesi ile yavaşça yatağımdan doğruldum. Kendi kendime söylenerek terliklerimi giydim.
" Bari tatil günümde uyumama izin verin. İnsafsızlar! "
Kitaplığım da boş bulduğum yere yerleştirdiğim telefonu alarak tekrar yatağıma geçtim. Yanı başımda bulunan masanın üzerin de ki sürahiden yarım bardak suyu alarak tek nefeste içtim. Suyun soğukluğunu midemde hissetmem zevk vermişti. Bardağı yavaşca masaya koyarak yatağıma geri uzandım. Telefonumun tuş kilidini açarak gelen mesajımı okudum.
Gönderen : Berat
" Bugün lunaparka gidelim mi? "
Gözlerimi kapatıp gelen teklifi düşünmeye başladım. Kendimi oldukça halsiz hissediyordum. Gitmek gibi de bir niyetim yoktu. Ama evde sıkılmak yerine dışarı çıkabilirdim. Mesaj bölüme girip Berat'a bol gülücüklü bir cevap yolladım..
" Neden olmasın? "
" Harika. Bir saate kadar ordayım. "
Hızlıca dolabımdan kıyafetlerimi seçip üzerime geçirdim. Bugün rahat olmak istiyordum. Spor ayakkabılarımı da giyip saçımı açık bıraktım. Küçük bir kahvaltıdan sonra ise hazırdım.
Salona geçip televizyonu açtım. Kendimi kanepeye atıp hala var olan uykumu geçiştirmeye çalıştım. Televizyonun sesi kulağımda uğultu gibiydi.
Zilin çalmasıyla beraber televizyonu kapatıp kanepeden kalktım. Kapıyı dışardan kilitleyip apartmanın merdivenlerini ikişer ikişer inmeye başladım. Apartmanın kapısını açınca demirlere yaslanan Berat' ı gördüm.
" Merhaba. "
" Merhaba. "
Berat' a masum bir şekilde gülümseyerek yürümeye başladık. Ne Berat ' ın ne de benim bir arabam yoktu. Berat' ın motosikleti vardı ama canı istediği zamanlarda kullanıyordu.
Yol boyunca her konudan konuşarak Lunaparkın önüne kadar geldik. Buraya küçük iken defalarca gelmiştim. Ne kadar da güzel bir yerdi. Gülümseme engel olamamıştım yine.
Lunaparka adımımı atmamla beraber küçülüğüme dönmem bir olmuştu. Hayatımın en tatlı ve sevimli anları aklıma gelmeye başlamıştı bile. Masum ve küçüktüm. Kötülük nedir diye sorsalar bilmezdim.
Babamla birlikte aşağı yukarı doğru hareket eden mavi kırmızı renkteki kuğulara binmiştik. Normalde göllerde yüzen ve fazlasıyla sevimli olan kuğuların farklı renkte ve oldukça büyük olması beni korkutmuştu sanırım. Babamın omzunda yerimi almış minicik ellerim ve kısacık kollarım ile babamın yüzünü sarmalamıştım. Annem ise bu tatlı halimizin fotoğrafını çekip hatıra kalmasını sağlamıştı.
Ne kadar da güzel günlerdi. Zorluk nedir bilmezdim. Şimdi en büyük acım ailemin olmaması iken o zamanlar da ise şekerimin yere düşmesi veya oyuncağımın kaybolması idi. Ben büyüdükçe sorunlarımda büyümüştü.
Etrafıma baktığım da oyuncakların aynı yerde durduğunu fark ettim. Neredeyse hepsi eskisi gibiydi. Bir kaç degisiklik vardı sadece. Bazılarının rengi değişmiş bazıları da eskimiş ve dökülmüş. Yeni Gelen oyuncakları incelemeye başlamak için Berat' ın bileğinden tutup çekmeye başladım. Gişeden kendi param ile jeton alıp etrafı süzmeye başladım. Berat ise bir yandan konuşuyordu.
" Kızım ücreti erkek öder. Haberin var mı senin? "
" Yok. "
Berat ağzını tekrar açtığı zaman işaret parmağım ile gösterdiğim oyuncağa bakınca tekrar kapattı. Bileğinden tutup oyuncağa götürürken bir yandan da sabır dileniyordu. Yaşasın oyuncaklar!
Çarpışan arabaların yanına gidip boş bulduğumuz araçlara ayrı ayrı bindik. Jetonları ödeyince araç çalışmaya başladı. Berat bana çarpmaya çalışırken ben de ondan kaçıyordum. Bir ara kalabalıktan dolayı Berat'ı gözden kaçırmıştım. Etrafıma baktığım da tam önümde olduğunu fark ettim. Sinsice gülümseyip aracın arkasından sert bir şekilde vurdum. Berat arkasını dönüp bana gülümseyip. Bende ona gülümserken arkamdan aracın çarpmasıyla öne doğru savruldum. Arkanı döndüğümde aptalca gülümseyen biriyle karşılaştım.
" Pardon güzelim! "
Sert bakışlarımın ardından göz devirip önüme döndüğümde Berat'ın araçtan çıkıp arkada ki adama doğru gittiğini fark ettim. Kemerimi çözüp bende yanına doğru ilerledim.
" Yavaş ol sende! "
Berat'ın sert bir şekilde bağırması yüzünden adam ayağa kalkmaya yeltendi. Berat'ı göğüslerinden ilerleyerek çıkışa doğru itekledim.
" Düzgün dursana. " diye bağırınca bana doğru döndü ve bir kaç saniye gözlerimin içine baktı. Ardından sert bir şekilde konuştu.
" Kızım resmen adam benim yanımda sana yürüdü ! "
" Sende çok erken sinirledin ama. "
" Sırada ki oyuncak hangisi? "
Etrafıma göz gezdirince neye bineceğimize karar veremedim. Çok fazla secenek vardı. Çığlıkların fazla olduğu tarafa dönüp gondola gittik. Turun bitmesiyle beraber sıra bize gelmişti. Berat' ın koluna girerek çekiştirdim. Berat ise bu halimden bıkmış bir şekilde sessizce geliyordu.
Jetonları cebime atıp gondolun en arka kısmına geçtik. Bir kaç kişi daha geldikten sonra çalışan görevli yanımıza doğru geldi. Jetonları topladıktan sonra kabine giderken oyuncağı çalıştırdı. Gondol hızlandıkça güvenlik için olan demiri daha sıkı tutup sıkıyordum. Ellerim gittikçe terledi ve kaygan olmaya başladı. Demiri tutamaz hale gelmiştim. Bu halime sessizce güldüm. Resmen korkuyordum.
Gondolun hızı arttıkça bir an düşeceğimi sandım. Lunaparkta çalan müzik zevk vermek yerine başımı feci bir şekilde ağrıtmaya başlamıştı. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım ve yanımda fazlasıyla eğlenen Berat'ın omzuna başımı koydum.
" Berfin. "
Berat' ın bana sessizce seslenmesini duyunca başımı hafiften kaldırıp onun duyacağı şekilde cevap verdim.
" Ne var Berat. Ölmek üzereyim. " diyip gözlerimi daha sıkı yumdum. Kim dedi sana gondola bin diye. Ahh! Ahh! Aptal kafam diye kendime kızdım.
" Berfin ben senden acayip hoşlanıyorum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Çarem
RomanceMutlu olurum diye düşünüp herşeyi kabul etmişti. Nerden bile bilirdi ki böyle olacağını? Yorgun , harap ve kimsesiz olmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu artık. Herşey üstüne gelmeye başlamıştı. Tek bir çaresi kalmıştı. Geleceği için bunu yapmalıydı...