Evimin önüne kadar gelmiştik. Apartmana bir göz gezdirip Berat'a doğru döndüm.
Berat : " Seni izin günümde eve bıraktım sen de bana bir iyilik yapıp kahve yapar ve bana şu uzun olan hikayeyi anlatırsın. Dedi
Bende ne yapacağımı bilemiyordum sonuçta gerçekleri Berat'a anlatamazdım. Yani ne diyebilirdim ki? " Geçen gün şarap götürdüğüm , hatta çok zengin olan adam benimle oynamak istiyor , papatyaları da o verdi hatta evime getirdi , hatta gördüğün pahalı arabada onundu. " Böyle diyemezdim ya. Anlatamazdım! Kapının önünde tepkisiz sadece hafif bir gülümseme ile Berat'ın yüzüne öylece bakıyordum. Ne diyeceğimi düşünüyorken tam o sırada kapıcı Hüsamettin efendiyi apartmandan çıkarken gördüm. Her zaman ki gibi kendi kendine konuşup sinirleniyordu. Berat'a onu bahane etmeye karar verdim. İçimde ki kahkaha hissini bastırıp konuşmaya başladım
" Berat evime gelmeni , olanları ve çiçeği kimin verdiğini uzun uzun anlatmak isterdim ama yapamam. Üzgünüm.
" Neden yapamazsın. Hayatında birisi mi var artık? " Dedi gayet ciddi bir ses tonu ama rahat duruşu ile.
" Ee şey çünkü biliyorsun ben bekar bir kızım ve wv sahibi normalde bekar bir kıza ev kiralamak apartmanın önünden geçmesine bile izin vermiyor. "
" Ee yani? " dedi huzursuzca yerinde kımıldanırken.
" Yani burada oturmam bir mucize ama bu saatte bekar bir kızın evine bir erkek girmesi yanlış anlaşılabilir ve yöneticinin kulağına gidebilir ki o duyarsa ev sahibi duymuş demektir çünkü çok yakın arkadaşlar. "
" Ee yani nasıl duyabilirki? "
" Nasılı mı var canım sen kapıcı Hüsamettin efendiyi tanımıyor musun?! Onun sayesinde duyar tabi ki de. " dedim yalan söylediğini belli edebilecek olan bir ses tonuyla
" Yaa ben hiç bir şey anlayamıyorum kapıcı Hüsamettin nerden duyacak hem zaten biz evde yanlış bir şey yapmıyoruz ki. " dedi ama kapıcı Hüsamettin efendi orada olduğu için ismini duyar duymaz soluğu bizim yanımızda aldı
"Biri bağa mı seslendi acep? "
" Hayır Hüsamettin efendi. " dedim ukala ve rahatlamış bir ses tonuyla aynı zamanda kapıcı Hüsamettin'e bunu söylerken gözlerimle Berat'a işte bu şekilde öğrenir dercesine Hüsamettin efendiyi işaret ettim. Berar anlamış olsa gerek
" Evet bana müsade görevimi yapıp sizi eve getirdim küçük hanımefendi. " dedi sevecen bir ses tonuyla zaten o bana genelde böyle derdi "küçük hanımefendi" böyle demesinin sebebi ise ikimizde yirmi iki yaşında olmamıza rağmen benim bembeyaz olan ten rengimden dolayı mimyon bir tip gibi gözükmedi. Herkez yaşından çok daha küçük gösterdiğimi söyler ve gerçek yaşımı duyunca çok şaşırır ve dona kalırlardı. Her neyse Berat gitmişti ama Hüsamettin efendi hala kapının önünde idi. Hüsamettin efendiye kafamla eeee işareti yaptım ama o her zaman ki gibi anlamadı.
" Efendim hanımım bişi mi istiirsiniz neden kafanızı salliirsiniz? "
" Hüsamettin efendi kafamı sallamıyorum beden dili Kullanıyorum. " dedim sıkılmış ve bunalmış bir ifade ile. Ama Hüsamettin'in bunu anlamaması çok doğal.
" Hee ben sizi anlamışam hanımım. "
" Ay ne anladın Hüsamettin efendi gerçekten çok merak ettim. " diyip kollarımı göğüs hizamda birleştirdim.
" Sessiz film oynamak istiirsiniz. "
" Tabiki hayır Hüsamettin efendi herzaman ki gibi yanlış anlamışşın. " dedim ukala ve sinirli bir tavırla ama genede ona minnettardım. Eğer o olmasa Berat'ı eve almak zorunda kalacaktım o da yetmezmiş gibi her şeyi anlatıp ortalığı durduk yere hiç bir şey olmadığı halde karıştırıcaktım. Neyse o kadar yorgundum ki Hüsamettin efendiye ne anlatmaya çalıştığımı söyleyip yatmalıydım.
" Hayır Hüsamettin efendi kafa sallama emojesiyle ee bittiyse git demeye çalışıyordum ama işte hata sende değil bende ben kime ne diyorum ki. "
" Ney hanımım anlamamışam. E e e ney emoji mi o nedir ki. "
Emoji değil Hüsamettin efendi emoje yani aah boşver anlatsam da anlamazsın en iyisi boşver kısaca git diyorum Hüsamettin efendi git!! "
Ama ama hanımım kalbimi kırmışsan ben burada sana bişi demeye gelmişem sen beni koviirsin hemi " diyerek sahte bir şekilde ağlamaya başladı sanki oyuncağı elinden alınmış bebek misali
Ayy ne diyeceksin Hüsamettin efendi tamam"
. "Hee hanımım dedi anında eski ses tonuna ve haline dönerek ve devam etti. Ben çöpünüz var mı diye soracaktım. "
" Bu saatte mi? "
He bu saatte malumunuz normal çöp saatinde ebde olmadığınız için alamiyrem ama benim prensiplerim vardir bundan önce dört dene apartmanda kapıcılık yaptım ve başarılarımı bu prensiplerime borçliyemdir. Mesela ne olirsa olsin apartmanda herkeşin çöpünü alirem "dedi kendi kolunu havaya kaldırarak sanırsın apartmanda saatin 7' sidne çöp toplayan kapıcı değil sahneye çıkan şarkıcı" şimdi çöpünüz varsa verin hanımım.
" Yok Hüsamettin efendi! "
" Vardir vardır. "
" Yok! "
Vardir vardir
" Yok! "
" Yav vardır. "
" Yok Hüsamettin Efendi! "
Yav sen gene de bir bak eğer yoksa gene yoktir ama ben bir bak derem. Kurtuluş olmadığını anladım ve var mı yok mu bakmaya gittim me tesadüf ki varmış çöpü Hüsamettin efendiye vermek üzere alıp kapıya çıktım
" Al işte varmış çöpüm atarsın memnun olsun mu Hüsamettin efendi. "
" He memnun olmişem ben memnun olmasina da saat kaçtir? "
" Yedi noldu ki?"
" Güzel peki çöp alma saati kaçtir? "
" Beş. "
Hee bak ağzın bal damlasın ne kadan da güzel solemişsen saat senin dediğin gibi yedidir ve çöp alma saati beşidir yani
" Yani. "
" Yahu yanisini anlamamışsen bir saat önce çöp alma saatimmiş. Şimdi git at çöpe onu. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Çarem
RomantizmMutlu olurum diye düşünüp herşeyi kabul etmişti. Nerden bile bilirdi ki böyle olacağını? Yorgun , harap ve kimsesiz olmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu artık. Herşey üstüne gelmeye başlamıştı. Tek bir çaresi kalmıştı. Geleceği için bunu yapmalıydı...