Tim:
Tim: G-gider misin?
Lilly: Ne olduğunu açıklamadan bir yere gitmiyorum.
Tim: Söylemek istemiyorum! Hiç bir şey yapmak istemiyorum!
Lilly: Bak, seni anlıyorum, fakat sen ne olduğunu söylemeden bir adım bile atmayacağım!
Lilly sesinin yükseldiğini fark ediyor.
Lilly: Tamam mı?
Tim: Bak, ailemi, arkadaşlarımı ve diğer beni mutlu eden her şeyi kaynettim ve seninle konuşmak istemiyorum!
Lilly: O zaman... G-gidiyorum...
Lilly son çarenin uzaklaşmak olduğunu sonunda anladı ve gitti.
Peki... Şimdi ne olacak? Ne yapacağım, yanımda hiç para yok, 1¢ bile yok! (Merak etme Tim o bende de yok.)
Artık... Beni evime bırakabilecek sahip olabileceğim en iyi arkadaşım da yok.
Tim: Neden tüm bunlar benim başıma geliyor? Sadece sıradan bir çocuktum, lanet olası anaokulu ve içindeki manyaklar hayatıma girmeden önce!
Tim sinirlenip kaldırımın üstünde duran kaldırım taşını tekmeliyor.
Tim: Ouch! Bu kötüydü işte!
Tim bir bankta oturmuş öylece dururken yanına eski bir dost geliyor ve hiçbir şey söylemeden yanına oturuyor.
Tom: Selam Tim.
Tim: Merhaba.
Tom: Uzun zaman oldu değil mi?
Tim: Evet.
Tom: Anaokulunu değiştirdikten sonra bir daha konuşmadık.
Tim: Evet, dostum.
Tom: Yaşadığımız maceraları hatırlıyor musun?
Tim: Evet, harikalardı, Yaşlı Korsan hala yaşıyor mu?
Tom: Evet, gemisinde yeni yerlere yelken açıyor, biz ona karşı gelmeden çok sıkılıyor.
Tim: Ondan nefret ederdim, sadece hayal gücümde kurduğum şeyler olsa bile rüyalarıma bile girerdi.
Tom: Bekle, ne demek hayal gücüm?! Bizim hayal gücümüz!
Tim: Sen sadece benim hayal gücümün bir ürünüsün, insanlar beni deli sanmadan gitsen iyi olur.
Tom: Hayır, ben gerçeğim, sana kanıtlayabilirim!
Tim: Nasıl? Göster bakalım.
Her şey bir anda karardı, sadece Tom'un sesi vardı, sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu.
Tom: Macera yaşıyoruz, tıpkı eski günlerdeki gibi.
Sonra herşey tekrar aydınlandı, yatağımdaydım, hepsi bir rüya mıydı?
Yani Luke Penny'nin tarafında değil mi?! Arkadaşlarım ölmedi mi?! En önemlisi annemle babam-
Tom: Öyle olmasını çok isterdim.
Tim: N-ne?! Sen... Nasıl?!
Tom: Maceradan sonra uykun geldi, ben de seni evine kadar getirdim, bir de bazı eşyalarını ödünç almama izin vereceğini varsayarak evi biraz gezdim, güzel ev.
Tim: Ne?! Tabii ki izin vermem!
Tom: Umm... Gitme saati, eti kemik geçiyor! Bay bay!
Tom yok oldu.